Vücudumuzu Tanıyalım
Vücudumuzu Tanıyalım | Bölüm 3: Vücudun Bekçileri (Bağışıklık Sistemi)
Orijinal adı “Il était une fois” olan ve ülkemizde “Bir Varmış, Bir Yokmuş: Vücudumuzu Tanıyalım” adıyla hafızalara kazınan bu kült çizgi diziyi analiz ettiğimiz serimizin üçüncü bölümündeyiz. Bu bölümde, bağışıklık sistemi, dışarıdan vücuda giren mikroplara karşı gösterilen savunma mekanizmaları oldukça akıcı ve eğlenceli bir dille aktarılıyor. Virüslerin vücuda sızmasıyla başlayan bu macera, tıpkı bir savaş filmi gibi ilerliyor. Mikroplar istilacı, bağışıklık hücreleri ise onları tanıyıp yok etmeye çalışan kahraman askerler gibi betimlenmiş.
Bölümden Notlar:
- Vücudumuzun savunma sistemi, bağışıklık sistemi olarak adlandırılır ve bizi hastalıklara karşı korur.
- Vücudun şaşmaz bekçileri olarak Lenfosit B ve Lenfosit T tanıtılıyor. Polinükleer, makrofaj ve diğerleri olarak sıralama yapıyor. Yani kısaca tüm bunlara akyuvar deniliyor. Sayıları milyarlarla ölçülür.
- Beyaz kan hücreleri (akyuvarlar), kemik iliğinde üretilir. Günlük üretim ise 15 milyar civarındadır.
- Kemik iliği, T lenfositlerinin öncüllerini üretir. Bu öncül hücreler timüse gider. Timüs, bu hücreleri eğitir ve olgunlaştırır. Timüs, göğüs kemiğinin arkasında bulunan, özellikle çocuklukta aktif olan bir lenfoid organdır. Bağışıklık sisteminin eğitim merkezidir diyebiliriz.
- Vücuda girebilecek zararlı bakteriler ve virüsler tanıtılıyor. Bağırsaklarda bulunan yararlı bakteriler sayesinde sindirim kolaylaşıyor, vitamin sentezi yapılıyor. Onlara zarar verilmiyor.
- T hücreleri timüsten çıktıktan sonra vücuda dağılır ve mikroplarla savaşır.
- Akyuvarlar, esne yapıları sayesinde kılcal damarlardan dışarı çıkabilir, hücreler arası boşluklardan geçebilir ve vücudun ihtiyaç duyulan her yerine hızla ulaşabilir.
- Beyaz kan hücreleri (akyuvarlar), vücudumuza giren zararlı mikroorganizmaları tespit eder ve yok eder.
- Lenfositler, bağışıklık sistemimizin özel hücreleridir ve antikor üretiminde önemli rol oynarlar.
- B tipi lenfositler, antikor üreterek düşmanlarla mücadele eder. Saniyede 2000 antikor üretebilirler. Tüm bunlar sadece tek tip düşman için oluyor.
- Antikorlar, vücuda giren yabancı maddelere bağlanarak onları etkisiz hale getirir.
- Polinükleer lökositler (Polimorfonükleer), çekirdek yapısı çok parçalı olan beyaz kan hücreleridir. En yaygın olanı nötrofildir ve vücuda mikrop girdiğinde ilk harekete geçenlerdir.
- Bağışıklık sistemi, vücudumuzun her yerinde sürekli olarak devriye gezer ve tehditleri anında tespit eder. Bu tehditler sadece düşman hücreler yoktur. Aynı zamanda toz, kir, atık ve farklı türde toksinler de vardır. Bunlarla mücadele etmek Fagosit denilen, yani yutan hücrelerin görevidir.
- Mikropları yuttuktan sonra onların yüzeyindeki antijenleri bağışıklık sistemine tanıtarak savunmayı başlatmak da makrofaj adlı hücrelerin görevidir.
- Alerjilerle mücadele bazofil adlı hücrelerin görevidir.
- İnterferonlar, virüs bulaşmış hücrelerin çevreyi uyarmasını sağlar. Böylece diğer hücreler savunmaya geçer, virüsün yayılması engellenir. Aynı zamanda bağışıklık hücrelerini de harekete geçirir.
- Doğru düşmanla savaşabilmek için kimin dost, kimin yabancı olduğunu bilmek gerekiyor. İnsan vücudundaki tüm hücreler, bağışıklık sistemine kendini tanıtan özel bir kimlik etiketi taşır. Bu etiketin adı HLA (Human Leukocyte Antigen = İnsan Lökosit Antijeni) olarak bilinir. Başka hiçbir canlı buna sahip değildir.
- Alyuvarların çekirdeği olmadığı için HLA etiketleri yoktur. Bu nedenle organ nakli gibi durumlarda bağışıklık reddine neden olmazlar ama kan grubu uyuşmazlığı yine de önemlidir. A, B, AB, 0 (Rh+/-) gibi kan grubu sistemleri alyuvar yüzeyindeki farklı şeker moleküllerine göre belirlenir. Kan naklinde bu antijenlerin uyumlu olması şarttır.