EkonomiPsikoloji

Sıfır Risk Yanılgısı: Risklerden Arındırılmış Bir Yaşam Hayali

Hiçbir risk taşımayan bir yaşam hayal ettiniz mi? Sürekli endişe duymadan, kafanızda sürekli dönen “Ya şöyle olursa?” veya “Ya böyle yaparsam?” soruları olmadan bir yaşam… Hepimiz zaman zaman bu tür düşüncelere dalıp gideriz. Ancak, bu tamamen riskten arınmış yaşam hayalini gerçekleştirmeye çalışırken, genellikle bir adım geri atıp büyük resmi görmeyi unutuyoruz. Bu da bizi ‘Sıfır risk yanılgısı’ adı verilen bir tuzaktan kurtarmıyor.

Sıfır Risk Yanılgısı Nedir?

Sıfır risk yanılgısı (İngilizce: Zero risk bias), insanların belirli riskleri tamamen ortadan kaldırmaya yönelik seçimler yapma eğilimini ifade eder.

Bu eğilim, insanların tam güvenlik ve sıfır risk fikrini cazip bulma eğiliminden kaynaklanır. Ancak bu genellikle pratikte mümkün olmadığından, bu tür düşünceler genellikle insanların genel risk durumunu daha kötü hale getiren yanıltıcı kararlar almasına yol açmaktadır.

Rus ruleti oynamak zorunda kaldınız ve altı mermilik, meşhur altı patlar SR-38 tabancasını elinize verdiler. Oyunun kuralları gereği altı mermi kapasiteli, topu çarkıfelek misali çevirilen tabancaya bir mermi koyup kalan beş yeri boş bırakıyorsunuz ve tabancayı şakağınıza dayayıp tetiği çekeceksiniz. %83 kazanma oranı ile oldukça yüksek olan bu kumarı oynar mıydınız?

❓ İçine altı mermi koyulmuş tabancadan bunlardan dördünün çıkartılması için 10.000$
❓ İçine tek bir mermi koyulmuş tabancandan bu tek merminin çıkartılması için 50.000$

İnsanlar böylesi durumlarda sahip olduğu tüm serveti ikinci duruma yatırmayı tercih etmektedir, çünkü ölüm riski böylece sıfıra inecektir. Ancak Matematiksel bir bakışla bu seçim oldukça anlamsız olacaktır. Zira ilk seçenekte ölme olasılığını altıda iki azaltırken, ikinci durumda sadece altıda bir azaltılıyor.

Dolayısıyla, birinci seçenek iki kat daha fazla kazandırdığından tercih edilen olmalıydı. Yine de bizi böylesi durumlara, yani sıfır riske haddinden fazla değer biçmeye, bir başka deyişle altıda birin çıkma olasılığını yüzde yüz görmeye iten iten bir şey var.

Konuyu izah etmek adına abartılı bir örnek olduğunun farkındayız. Ancak riski sıfıra indirgemenin mümkün olmadığı gündelik yaşaö olaylarımızda öğretici olduğunu düşünüyoruz.

Sıfır Riskin Maliyeti

Sıfır risk yanılgısı, özellikle güvenlik veya sağlık konularında sıkça karşılaşılır. Örneğin, bir ürün veya hizmetin tamamen güvenli olduğuna inanmak veya hiç yan etkisi olmadığını düşünmek sıfır risk yanılgısına örnek olarak verilebilir. Bu tür bir yanılgı, gerçek riskleri göz ardı etmeye ve uygun önlemler almadan hareket etmeye yol açabilir.

Zira, tehlikenin boyutu ne kadar büyükse, riskin azalması da bizi o kadar az rahatlatıyor. Bir nevi tek kurtuluş yolu, onu sıfıra indirmekle mümkün görülüyor. Ancak, böylesi bir şey imkansızdır.

Yapılan araştırmalara göre, insanların zehirli kimyasal maddelerin yol açtığı kirlilik nedeniyle oluşan riskten, risk %99 da olsa %1 de olsa aynı derecede korktuklarını göstermiştir. Anlaşılan yalnızca sıfır risk bizim için dokunulmaz ve yegane koruyucu. Haliyle ufacık bir riski tamamen ortadan kaldırmak için aşırı meblağlar ödemeye hazırız. Oysa bunun yerine yapılacak yatırımlarla daha faydalı işler yapılabilirdi.

Bu yanılgının bir benzeri de Amerika’da görülmüştür. 1958’de çıkarılan Amerikan gıda kanununda, kansere neden olabilecek maddelerin yasaklanması sağlanır. Ancak bu yasak, yani kanserden koruyacak sıfır risk kulağa önce iyi gelse de kansere sebep olmayan ama daha tehlikeli olan gıda katkı maddelerinin kullanılması nedeniyle çok daha teklikeli bir hal almıştır.

Paracelsus’tan, yani 16. yüzyıldan beri zehirlerin etkilerinin hep dozla alakalı olduğunu bildiğimize göre, sıfır risk çabası oldukça anlamsızdır. Zira, gıdalardan bütün “yasak” olan maddeleri çıkarmak mümkün olmadığı gibi kolay bile değildir.

Yeersiz beslenme ve açlıkla boğuşan bir dünyada insanların aşırı sağlıklı olmak isteyeceklerini düşünmek onlara kolayca sağlanabilecek besinlerin fiyatını da arttıracaktır. Zira bu saflık derecesindeki gıdaların fiyatları şimdikilerin yüzlerce katı olurdu. Makroekonomi bazında bakıldığında sıfır risk çabası, sonuçların çok büyük olduğu durumlar istisna kabul edildiğinde, nadiren mantıklıdır.

Trafikte sıfır riske ancak hız sınırını saatte 0 kilometreye indirirsek ulaşabiliriz. Yani, araba kullanmayarak trafik kazalarını önleyebiliriz ama bu sefer de başka sorunlar peydah olacaktır. Böylesi durumlarda “akılcı olan” istatistiksel olarak yılda belirli bir ölü sayısını göze almaktır. Durumun bu şekilde ifade edilmesiyle hoş karşılanmadığını görebilirsiniz.

İnsanların, üzerlerine uçak düşme ihtimalinin korkusuyla yaşamasını ve bunlara önlem almak için değişik davranışlara girmeleri gereksizdir. Varsın böyle bir şey yaşanma olasılığında olsun. Bu yüzden sıfır risk ile vedalaşın. Hiçbir şeyin; “birikimlerinizin, sağlığınızın, evliliğinizin, dostluklarınızın, düşmanlıklarınızın, ülkenizin” kesin olmadığıyla yüzleşin.

Ama oldukça tutarlı olan, pek çok şeyden değerli olan bir şeyin varlığıyla avunun: Kendi mutluluğunuz. Araştırmalar, ne lotoda milyarlar kazanmanın ne de ağır bir hastalık geçirmenin memnuniyetinizi uzun vadeli değiştirmediğini, bunlara hedonik uyum sağladığını gösteriyor. Yani başka bir deyişle, mutlu insanlar, başlarına ne gelirse gelsin, mutlu olarak kalıyor; mutsuzlar da mutsuz.

Sıfır risk yanılgısı ile mücadele etmek için, riskleri objektif bir şekilde değerlendirmek, istatistiksel verilere dayanarak kararlar almak ve uygun önlemler almak önemlidir. Risklerin farkında olmak, risk yönetimi ve risk azaltma stratejileri geliştirmek, sağlık, güvenlik veya diğer alanlarda daha bilinçli kararlar almamıza yardımcı olur.

Kaynak: Rottenstreich, Y.; Hsee, C. K.: “Money, kisses, and electric shocks: on the affective psychology of risk”, Psychological Science 12, 2001, Sayfa 185–190.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu