Psikoloji

Kendine Hizmet Eden Ön yargı (Self Serving Bias)

Hayatımızın her alanında karşılaştığımız başarılar ve başarısızlıklar, bize kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında değerli bilgiler sunar. Fakat çoğu zaman, başarılarımızın ve başarısızlıklarımızın değerlendirmesinde adil ve objektif olmakta zorlanırız. İşte burada devreye, bilinçli veya bilinçsiz olarak sürekli kullandığımız bir psikolojik mekanizma girer: Kendine hizmet eden ön yargı. Bu yazımızda, kendine hizmet eden ön yargının ne olduğunu, nasıl ortaya çıktığını ve günlük yaşamda nasıl etkili olduğunu inceleyeceğiz.

Kendine Hizmet Eden Ön Yargı Nedir?

Kendine hizmet eden ön yargı (self-serving bias), bireylerin başarılarını ve olumlu sonuçları kendi yetenek, beceri ve içsel faktörlere atfederken, başarısızlıklarını ve olumsuz sonuçları dışsal faktörler, şans ya da başkalarının eylemlerine bağlamalarıdır.

Bu, insanların kendi öz saygılarını korumak ve olumlu bir benlik algısı sürdürmek amacıyla, başarı ve başarısızlık durumlarında bilinçli veya bilinçsiz olarak seçici bir değerlendirme sürecine girmelerine yol açar.

Her ne kadar insanların kendilerini olumlu bir ışıkta görmelerine yardımcı olup psikolojik bir savunma mekanizması olarak işlev görse de, bu ön yargı, kişiler arası ilişkilerde sorunlara ve gerçekçi olmayan bir benlik değerlendirmesine yol açabilir. Bu durum, öğrenme ve gelişme fırsatlarını kaçırmaya ve zaman zaman başkalarıyla uyumsuzluk yaşamaya neden olabilir.

Hiç sınav sonucunuzu yorumladığınız oldu mu? Yani 43 almışsanız bunu 45’e hatta 50’ye yuvarladınız mı? ABD’de üniversiteye başvuran öğrencilerin SAT adında girmesi gereken oldukça standart bir sınav bulunmaktadır. 200 ile 800 puan arasında sonuçlar olan bu sınavdan bir yıl sonra öğrencilere test sonuçları sorulmuş ve sınav sonuçlarını normal puanlarının ortalama 50 puan üstünde belirtmişler.

İlginç olan nokta ise pişkin bir şekilde yalan söylemiyor, arsızca abartmıyorlardı. Sadece test sonuçlarını kendilerinin de buna inanacakları makul noktaya cilalamışlardı. Öğrencilik günlerimi hatırlayınca bu durum bana hiç de yabancı gelmedi açıkçası.

Self Serving Bias Örnekleri

Bu etkinin gündelik yaşamda tanık olabileceğiniz çeşitli örnekleri bulunmaktadır. Örneğin:

Sınav sonuçları: Öğrenci A, matematik sınavından yüksek bir puan alırsa, bu başarısını kendi zekâsına, çalışkanlığına ve öğrenme becerilerine bağlar. Eğer düşük bir puan alırsa, sınavın zorluğunu, öğretmenin kötü anlatımını veya o gün kendini iyi hissetmemesini suçlar.

Spor müsabakaları: Bir futbol oyuncusu, maçı kazandıklarında bunu kendi becerilerine, takım uyumuna ve hızlarına bağlar. Eğer maçı kaybederlerse, hakemin hatalı kararları, kötü hava koşulları veya sahanın zemininin kötü olması gibi dışsal faktörlere atıfta bulunabilir.

İş performansı: Bir çalışan, projeyi başarıyla tamamladığında, bunu kendi yaratıcılığına, iş bilgisine ve çalışma disiplinine bağlar. Eğer proje başarısız olursa, yetersiz kaynaklardan, yönetimin desteğinin eksikliğinden veya iş arkadaşlarının hatalarından dolayı olduğunu düşünür.

İlişkiler: Bir birey, başarılı bir ilişkideyken, bunu kendi hoşgörüsüne, anlayışına ve uyumlu kişiliğine bağlar. Ancak ilişki sona erdiğinde, eski partnerin uyumsuzluğunu, onun hatalarını veya zamanlamanın kötü olmasını suçlamaya eğilimli olabilir.

Yukarıda saydığımız örnekler, kendine hizmet eden ön yargının gündelik yaşam ortamlarında nasıl ortaya çıktığını ve insanların başarılarını ve başarısızlıklarını değerlendirmede nasıl seçici davrandığını göstermektedir. Bu mekanizma, bireylerin özsaygılarını koruma ve olumlu bir benlik algısı sürdürme amacıyla işler.

Neden Böyle Bir Davranış Sergiliyoruz?

Peki neden başarıları kendi icraatımız olarak yorumlarken başarısızlıklarımızın suçunu başkalarının üzerine atma ihtiyacı duyuyoruz? Aslında bu konuyla alakalı dile getirilmiş pek çok teori var ve en basiti de kendimizi bu şekilde daha iyi hissetmemiz. Böylece kendi kendimize verdiğimiz zararlar normal ve belirli sınırlar içinde kalmış oluyor.

Öngörülemez tehlikeler barındıran modern dünyamız, kendine hizmet eden ön yargı nedeniyle kolaylıkla felaketlere neden olabilir. Bunun en iyi örneği, kendini “Evren’in Efendisi” olarak adlandırmayı çok seven Richard Fuld’du. Kendisi 2008’e kadar Lehman Brothers şirketinin CEO’suydu. Şirketin sonu malum…

Sonuç olarak, kendine hizmet eden ön yargı, insanların başarılarını ve başarısızlıklarını değerlendirmede objektif olmalarını zorlaştıran önemli bir psikolojik mekanizmadır. Bu ön yargı, özsaygıyı koruma ve olumlu benlik algısı sürdürme amacıyla işler ve genellikle bilinçli veya bilinçsiz olarak başvurulan bir tutumdur.

Kendine hizmet eden ön yargının farkında olmak, daha gerçekçi bir benlik değerlendirmesi yapmamıza ve kişilerarası ilişkilerimizi daha sağlıklı bir şekilde sürdürmemize yardımcı olabilir. Başarılarımızı ve başarısızlıklarımızı daha adil ve dengeli bir şekilde değerlendirmeye çalışarak, öğrenme ve gelişme fırsatlarını artırabilir ve yaşam kalitemizi yükseltebiliriz. Bu süreçte, başarılarımızın ve başarısızlıklarımızın sorumluluğunu üstlenerek, kendimizi daha iyi tanıma ve geliştirme yolunda önemli adımlar atabiliriz.

Son olarak şunu da belirtmek isterim ki, hiç süslemeden, laga luga yapmadan size gerçekleri olduğu gibi ya da en azından anlayabileceğiniz şekilde dosdoğru söyleyen dostlarınız varsa, kendinizi şanslı gruptan sayabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu