Psikoloji

Olasılık İhmali Yanılgısı: Ya Tutarsa!

Olasılık ihmali yanılgısı, muhtemel olayların gerçekleşme olasılıklarına göre değil de onların büyüklüğüne göre tepki verilmesine denir.

Olasılık İhmali Yanılgısı

En bariz şekilde şans oyunlarında gözlemlenir. Varsayalım ki şans oyunlarından biri olan Milli Piyango için bilet alacaksınız.

A- Büyük ikramiye olan miktarı kazandırabilecek biletler

B- Çok daha düşük miktarları vaat eden ama kazanma olasılığı ilkine göre yüksek biletler

Kazanma olasılığı A şıkkında milyonda bir gibi çok düşük olasılıklarda olabilirken, B şıkkında ise 8 binde bir, 6 binde bir, 10 binde bir gibi çeşitli ihtimaller arasındadır. Peki, böylesi bir durumda hangi bileti alırdınız? Duygularımız, bizi ilk bileti almaya çekiyor; Oysa nesnel bakışla ikinci oyunda kazanma olasılığı kat kat daha yüksek.

Büyük ikramiyeyi kazanırsanız hayatınız değişir: Yatlar, katlar, lüks daireler gibi şeyler bir bilet uzaklıkta. Eğer ikinci durumu tercih ederseniz kazandığınızda belki de zaten yapabileceğiniz türden şeyleri yaparsınız: Küçük bir tatil, borç ödemesi gibi belki de maaşınızla yapabileceğiniz şeyler.

Bu oyunu oynayanlar, oynamak için kendilerine bir nevi şart koşarlar. Ancak büyük meblağlarda oynarsam bir anlamı olur gibi sebepler sürerler. Sebepleri değişkenlik gösterse de eğilimleri genel olarak “Büyük ikramiyelere” doğrudur: Milyonlar, milyarlar, trilyonlar…

Böylesi ihtimallar resmen hayallerimize girer, gözlerimizi açar, rüyalarımızı süsler; Nasreddin Hoca misali “Ya tutarsa!” diye cezbederiz kendimizi. Üstelik miktar arttıkça onu kazanma ihtimalimizin ne kadar az olduğununa hiç bakmadan.

Medya ve bunlara reaksiyon gösteren halkın tepkisi ile birlikte dünyanın farklı yerlerinde gerçekleşen çevre kazaları risk algılamasının bazı temel psikolojik ilkelerini çarpıcı biçimde ortaya koymuştur. Örnek vermek gerekirse;

Japonya’daki Fukushima Daiichi nükleer santrali 2011 yılında gerçekleşen yıkıcı bir deprem ve tsunaminin etkisiyle hasar görmesinin ardından radyasyon sızdırmaya başladı.

Bu olaylar haftalarca haber kapsamına girdi ve kilometrelerce uzakta yaşayan ve doğrudan etkilenmeyen insanlarda bile yaygın bir endişe yarattı. Misal, felaketten binlerce kilometre uzaklıktaki Amerika Birleşik Devletleri’nde, radyasyona maruz kalmanın arttığına dair bir kanıt olmasa bile, potasyum iyodür haplarının radyasyona bağlı tiroid kanserini önlemeye yardımcı olabileceğine dair haberler nedeniyle eczane malzemelerinde yoğun bir tüketimi ateşledi.

Hem olumlu hem de olumsuz durumlarda gözlemlendiği üzere, olaylardaki olasılıklardan ziyade bu olayların etkilerini dikkate almaktayız. Zihnimizde öncelikli olarak canlananlar bu etkiler olmakta onların gerçekleşme sıklığı ise arka planda kalmakta.

Olasılık İhmali Deneyi

1972 yılında yapılan bir deneyde denekler iki gruba ayrıldı:

  • Birinci gurubun üyelerinin tamamına elektroşok verileceği söylendi.
  • İkinci gurubun üyelerine ise sadece yarısının elektroşoka maruz kalacağı söylendi.

Araştırmacılar, elektroşok deneyinden önce katılımcıların bazı fiziksel gerginliğini ölçtü: Kalp frekansı, heyecan, terleyen eller, nabız sayısı, vücut ısısı gibi özellikler.

Sonuç olarak bir şekilde iki grup arasında hiçbir fark olmamıştı. Yani, her iki deney grubundaki üyeler aynı derecede heyecanlı çıkmışlardı.

Sonuçlar değişinceye kadar araştırmacılar ikinci grubun elektroşoka maruz kalma olasılığını %20’ye indirdiler, ardından %10’a ve sonunda da %5’e. Ancak sonuçta değişen hiçbir şey olmadı.

Araştırmacılar beklenen elektroşokun şiddetini arttırdığında buna mukabil her iki grubun fiziksel olarak gerginliği de yükseliyordu. Fakat iki grup arasında yine de bir fark olmuyordu.

İkinci grupta elektroşok olasılığı daha da düşürüldü: % 5’ten % 4’e, % 3’e %2 %1… Farklı tepki, ikinci grup ancak % 0 olasılıkta olduğunda birinci gruptan farklı tepki verdi. Yani, % 0 olasılık, % 1 olasılıktan korkunç derecede daha iyi görünüyor.

Galiba tam da bu noktada “sıfır risk yanılgısı” devreye girmiş olmalı.

Olasılık İhmali Yanılgısı: Özet

Olasılık İhmali Yanılgısı Nedir?

Herhangi bir olayın gerçekleşme olasılığına göre değil de onun etkisine göre tepki vermeye denir.

Olasılıklar için sezgisel bir kavrayışımız olmadığından riskler için de sezgisel bir kavrayışımız yok. Bu yüzden, görünmez riskleri görünür kılmak için felaketlerin yaşanması gerekebilir. Covid-19 salgını bu minvalde güzel bir örnektir. Ancak göz ardı edilmemesi gereken bir şey daha varsa o da değişkenliğin risk ölçümü için uygun olmayan bir değer olmasıdır.

Olasılıklara dair sezgisel bir kavrayışımız olmadığı için beklenen bir olayın gerçekleşme olasılığına göre değil boyutuna göre tepki veriyoruz. Ayrıca, pek az kimse eline bir kağıt kalem ya da hesap makinesi alıp bir tutam matematikle böyle durumları değerlendirir…

Olasılık ihmali, yanlış kararların ardında yatar. Riski en aza indirme uğraşıyla yanlış kararlar vermemize sebep olur. Medyada yer alan bir uçak felaketinden sonra bir daha uçağa binmeme kararı alıyoruz oysa uçak kazalarının ufacık olan olasılığını göz ardı ediyoruz, ki bu olasılık bir felaketten sonra da önce de aynı büyüklükte ya da küçüklüktedir.

Eğer karşımızdaki risk sıfır değilse, farklı riskler arasında iyi ayrım yapamayız. Riskleri sezgisel olarak kavrayamadığımız için hesap yapmak zorundayız. Sayısal lotodaki gibi olasılıkların bilindiği durumlarda bu iş kolaydır. Ancak normal hayatta riskleri kestirmek zordur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu