Psikoloji

Bilişsel Çelişki (Cognitive Dissonance) Nedir?

Bilişsel çelişki, kişinin kendi inançlarına, fikirlerine ve değerlerinden birine veya daha fazlasına karşı olan bir eylemle, durumla veya fikirle karşılaştığında bunların birbiriyle tutarlı olmaması durumunda onları tutarlı hale getirene kadar değiştirmesine denir.

Bilişsel Çelişki

Bu düşünce hatasını somutlaştırmak amacıyla Yunan masalcı Ezop’un bu meşhur “Tilki ile Üzümler” masalını örnek olarak verebiliriz:

Açlıktan midesi guruldayan tilkinin biri bir gün üzüm bağına girmiş, usulce asmalara doğru ilerlemiş. Gözlerini iri iri, olgunlaşmış kara üzümlere dikmiş. Tabii güzel görüntüsü ağzını sulandırmış. Arka yere güzelce sabitleyip ön ayaklarını da asma kütüğüne dayamış ve boynunu uzatmış, birkaç salkım üzüm yakalamaya çalışmış ne yazık ki üzümler çok yüksekte olduğundan bir türlü alamamış.

Olanca hıncıyla şansını bir kere daha denemiş. Bu sefer ki hamlesiyle yaklaşmış ama yine de üzüm salkımlarına yetişememiş. Son bir kez denediğinde var gücüyle zıplamış ancak o kadar yükseğe zıpladıktan sonra üzüm salkımıyla göz göze gelip aşağıya, yani ağzı boş, sert ve sırtüstü bir şekilde yere yuvarlanmış.

Üzüm salkımları olduğu gibi durmaya devam etmiş. Tilki beyimiz burun kıvırarak, “Öfff zaten yeterince de olgun değiller, ben böyle ekşi üzümleri sevmem” deyip başı dik, homurdana homurdana ormanına geri dönmüş.

Tilkinin amacı ile olay sonrasında ortaya çıkan durum birbiriyle hiç de uyuşmuyor. Bu gıcık çelişkiyi tilki üç yoldan pasif hale getirebilir:

  • A) Üzüm salkımlarına ulaşıp ziyafet çekerek.
  • B) Yeteneklerinin bunu başarmaya yeterli olmadığını kendisine itiraf ederek.
  • C) Masalımızda da olduğu gibi olay sonrasında durumu farklı yorumlayarak.

Son seçenekte olanlar bilişsel çelişkinin nasıl bir şey olduğunu anlatmaktadır. Örneklerimize gündelik hayatta yaşanabilecek benzer bir varsayımla devam edelim. Diyelim ki bir tane araba aldınız. Çok sürmeden arabayı aldığınıza pişman oldunuz. Çünkü koltuklar kötü, motorun sesi çok yüksek. Peki bu durumda ne yapacaksınız?

Arabayı geri vermeyi düşünmüyorsunuz, çünkü bir hata yaptığınızı kendinize itiraf etmek anlamına getirip gurur yapıyorsunuz. Büyük ihtimalle arabanın satıcısı da aynı fiyattan arabayı geri almaz. Bundan dolayı, motorun sesli olması ve koltukların rahatsız edici olması sizi direksiyon başında uyuyakalmaktan ve kaza yapmanızdan alıkoymakta fevkalade yararlı olacağını, yani bilhassa güvenli bir araba almış olduğunuza kendinizi ikna edersiniz. akıllıca olduğunu düşünürsünüz ve seçiminizden hoşnut kalırsınız.

Varsayalım ki bankamatikten para çekmek istediniz ama görünen o ki en yakın bankamatik size bir saat yürüme mesafesinde. Neyse ya deyip bir yandan spor yapmış olurum diyerek 1 saat yürümenin oldukça mantıklı bir şey olduğuna kendinizi ikna edersiniz.

İlişkilendirme Teorisi

Yaklaşık 60 yıl kadar öncesinde yapılan bir deneyde Stanford Üniversitesi’nden Amerikalı sosyal psikolog Merrill Carlsmith ve yine Amerikalı sosyal psikolog Leon Festinger öğrencilerine bir saat kadar sürecek oldukça sıkıcı bir ödev verdiler. Ardından öğrencilerini iki gruba ayırdılar ve bu iki grup öğrencilerinden de dışarıda bekleyen arkadaşlarına yaptıkları yorucu ödevi övmelerini istediler.

İlk grup olan A öğrencilerine bunun karşılığında 1’er dolar verilirken ikinci grup olan B öğrencilerine ise 20’şer dolar verildi.

Sonrasında da her iki grubun öğrencilerinden ödevi “gerçekten” nasıl algıladıkları soruldu. Oldukça İlginç bir sonuç çıktı:

1 dolar alan öğrenciler, 20 dolar alanlardan kıyasla ödevi bariz bir şekilde daha güzel ve ilginç olarak değerlendirdiler. Saçma bir 1 dolar için nasıl algıladıkları hakkında yalan söylemek mantıksız geliyordu. Bu yüzden de ödev o kadar da kötü olamazdı diyerek kendilerini kandırdılar, yani bilişsel çelişkiye uğradılar.

Buna karşılık 20 dolar alan öğrencilerin ödevle ilgili hissettiklerini farklı yorumlamaya ihtiyaçları yoktu. Zira onlar yalan söylemiş ve bunun karşılığında olan 20’şer doları cebe atmışlardı, gayet adil bir anlaşmaydı. Haliyle bilişsel çelişki hissetmiyorlardı.

Birtakım düşünce ve değerlere sahip olan kişiler çeşitli zamanlarda bu düşünce ve değerlerine ters gelen durumlarla karşılaşabilirler. Karşılaştıkları durumlar, kendi düşünceleriyle veyahut değerleriyle çeliştiği zaman, sahip olduğu düşünce veya değerlerini terk etmemek için, sonradan ortaya çıkan uyumsuz durumları red etme, görmezden gelme, sansür uygulama gibi davranışlar sergilerler.

Umutulmaması gerekir ki, kişinin kendi düşünce ve değerlerine aykırı olan uyumsuzluklarla yüzleşmek yerine bilinçaltında kendi kendisini kandırması, kişinin bilinçaltında gerçekleşen bu durumdur ve bilinçli olarak yaptıkları veyahut farkında oldukları bir kendi kendini kandırma durumu değildir.

Kaynak

Festinger, Leon; Carlsmith, James M.: “Cognitive Consequences of Forced Compliance”, Journal of Abnormal and Social Psychology 58, 1959.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu