Psikoloji

İlişkilendirme Yanılgısı: Olayların Birbirleriyle Alakasız Bağlantısı

İnsan beyninin verileri işleme şekli, bazen iki farklı olay arasında bir bağlantı kurmaya meyilli olmasına sebep olabilir. Yazımızda, ilişkilendirme yanılgısı olarak kendini gösteren ve istatistiksel analizlerde ya da günlük hayatta sıklıkla karşılaşılan bu hata türünü ele alacağız.

İlişkilendirme Yanılgısı Nedir?

Bir deneyimden ancak o deneyimin içinde barındırdığı kadar bilgelik çıkarmaya dikkat etmeliyiz, daha fazlasını değil; yoksa kızgın sobanın üzerine oturan kediye benzeriz. Kedi bir daha asla kızgın sobanın üzerine oturmayacaktır, bu doğru; ama bir daha soğuk sobanın üzerine de oturmayacaktır.

Mark Twain

İlişkilendirme yanılgısı (İngilizce: Correlation fallacy), insanların iki olay veya değişken arasında gerçekte olmayan bir ilişki veya bağlantı olduğunu düşünmeleri sonucu ortaya çıkan mantık hatasıdır.

Bu yanılgının etkisi altında kalmış kişi, sebep-sonuç ilişkisine etkisi olmayacak olayları sırf birbirleriyle paralel bir şekilde meydana gelmesi nedeniyle ilişkilendirir. Buna Gerog Foster adındaki satış temsilcisinin yaşadığı trajik olay örnek verilebilir.

Günlerden bir gün Georg Foster kapı kapı dolaşıp elindeki ürünün satmak için dolaşırken, boş bir evin önüne geldi. Bu boş ev, ufak bir gaz kaçağı nedeniyle haftalar boyunca yanıcı gazla dolmuş, üstüne bir de kapı zilinin bozuk olmasıyla beraber tehlike adeta geliyorum demişti. Zavallı adamın zile basmasıyla beraber ortaya çıkan ufacık kıvılcım patlamaya neden olmuştu.

Foster, patlamanın ardından derhal hastaneye kaldırıldı. Neyse ki, olayı ciddi bir yaralanma olmadan atlatmış ve çok geçmeden işlerini tekrar yapabileceği sağlığına kavuşmuştu. Ancak kapı zillerinden o kadar korkar hale gelmişti ki, bir daha işini yapamadı. Kendisi bu tür bir olayın tekrarlanma olasılığının ne kadar düşük olduğunu elbette biliyordu. Ancak mantığı, ne kadar istese de (hatalı) ilişkilendirmeyi ortadan kaldırmayı başaramıyordu.

Gündelik hayatta yaptığımız totemlerde de bu durumun etkileri görülebilmektedir. Varsayalım ki, David adında bir futbolcu, son üç maçta attığı frikiklerin hepsini gole çevirerek takımına önemli galibiyetler aldırmış olsun.

Kendisi bu maçlarda, normalden farklı olarak giydiği pembe renkli kramponlarına ince bir bakış atıp “Sanırım pembe renk bana şans getiriyor.” diye düşünmeye başlamış ve pembe renkli kıyafetler giyerek normal yaşantısında da şanslı olmayı ummuştur. David, birbirleriyle paralel gerçekleşen alakasız olayları, neden sonuç çıkarımı yapacak şekilde bağdaştırmıştır.

İlişkilendirme yanılgısı nedeniyle bize kötü haber getirenleri sevmemeye meylederiz. Elçiyi vurma sendromu olarak ayrıca adlandırılan bu durum nedeniyle, kötü haberi getiren kişi, haberin içeriğiyle ilişkilendirilir ve kötü haberin sebebi olarak görülür.

İnsan beyni tabiri caizse tam bir bağlantı makinesidir. Bu sayede, bilmediğimiz bir şey yediğimizde eğer hasta olmuşsak o şeyden uzak durur ve o şeyi zehirli ya da en azından yenilmez olarak tanımlarız. Bilgideki birikme aynen bu şekilde oluşur. Ancak bu durum ilişkilendirme yanılgısını beraberinde getirir.

İlişkilendirmenin Nedenleri

İlişkilendirme yanılgısı ve korelasyon-nedensellik ilişkisi üzerine yapılan çalışmaların kökenleri, İngiliz istatistikçi Sir Francis Galton‘a kadar uzanmakta olup yanılgının nedenleri arasında şunlar gösterilir:

Sezgisel düşünme: İnsanlar, karmaşık problemleri daha basit ve anlaşılır hale getirme eğilimindedir. Bu nedenle, iki değişken arasında korelasyon olduğunda, insanlar otomatik olarak birinin diğerine sebep olduğunu düşünme eğilimindedir.

Nedensellik arayışı: İnsanlar, olaylar ve durumlar arasında nedensellik ilişkileri bulma eğilimindedir. Hatta dünyayı anlamak ve kontrol etmek için evrimsel bir gereklilik olarak da görülebilir. Bu nedenle, iki değişken arasında korelasyon olduğunda, insanlar bir nedensellik ilişkisi bulmaya çalışır.

Göz ardı edilen değişkenler: İki değişken arasında gözlemlenen korelasyon, gerçekte üçüncü bir değişkenin her ikisini de etkilemesinden kaynaklanabilir. Bu tür durumlarda, korelasyon yanıltıcı olabilir ve ilişkilendirme yanılgısına yol açabilir.

Rastgelelik ve örneklem hataları: İki değişken arasında rastgele veya örneklem hatalarından kaynaklanan korelasyonlar olabilir. Bu tür korelasyonlar, genellikle rastgele varyasyonlar ve örneklem hatalarının hesaba katılmaması nedeniyle oluşur.

Doğrulama yanlılığı: İnsanlar, kendi inançlarını ve hipotezlerini destekleyen bilgilere daha duyarlıdır. Bu duyarlılık, insanların iki değişken arasında korelasyon olduğunda, kendi inançlarını ve hipotezlerini doğrulayan nedensellik ilişkileri bulma eğiliminde olmalarına yol açabilir.

Hikaye anlatma ve anlam yaratma: İnsanlar, olaylar ve durumlar arasında anlamlı ilişkiler kurarak dünyayı anlamaya çalışır. Bu anlam çalışması, insanların iki değişken arasında korelasyon olduğunda, anlamlı ve nedensellik içeren hikayeler yaratma eğiliminde olmalarına yol açabilir.

Sonuç olarak, ilişkilendirme yanılgısının nedenleri, insanların sezgisel düşünme eğilimleri ve korelasyonları nedensellik ilişkilerine dönüştürme arzusundan kaynaklanır. Bunu önlemek için, korelasyon ve nedensellik arasındaki farkı anlamak, dikkatli veri analizi yapmak ve farkındalık yaratmak önemlidir.

Kaynak: Gaz kaçağı hikzyesiyle ilgili bkz: Baumeister, Roy F.: The Cultural Animal: Human Nature, Meaning, and Social Life, Oxford University Press, 2005, S. 280.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu