Psikoloji

Kayıptan Kaçınma Yanılgısı: Kaybın Kazançtan Çok Görünmesi

Hayatın içinde, birçok kez farkında olmadan, kayıptan kaçınma yanılgısı olarak bilinen bir etkiyi yaşarız. Belki bir ürünü satın almayı düşünürüz, belki bir yatırım kararı veririz veya belki de sağlığımızla ilgili önemli bir kararın eşiğinde dururuz. Ancak bir şekilde, kaybettiklerimizin kazandıklarımızdan daha fazla değer taşıdığına inanırız.

Kayıptan Kaçınma Yanılgısı Nedir?

Kayıptan kaçınma yanılgısı (İngilizce: Loss aversion bias), bir şeyi kaybetme endişesinin, aynı değerde bir şeyi kazanma düşüncesinden daha fazla motivasyon sağlamasıdır.

Yani insanlar genellikle bir şeyi kaybetmekten, aynı şeyi kazanmaktan daha çok korkarlar. Kendinize şu iki soruyu sorup cevaplandırın:

  • Mutluluğunuzu tam anlamıyla en üst seviyeye çıkaran nedir?
    • Milyonlarca dolarınızın olması
    • Kariyer başarısı
    • Sağlıklı olmak
    • O hayalini kurduğunuz aşka kavuşmak
  • Mutluluğunuzun aynı oranda azalmasına ne sebep olabilirdi?
    • Hasta olmak
    • Parasızlık ve borçluluk
    • Savaş ve açlık
    • Aşık olduğunuz kişiye kavuşamamak

Hangi cevap size ağır geldi? Daniel Kahneman ve Amos Tversky‘nin “Prospect Theory: An Analysis of Decision under Risk” adlı çalışması, kayıpların kazançlardan genellikle daha fazla etkili olduğunu göstermiştir.

Kahneman ve Tversky’nin bulgularına göre, insanlar genellikle bir şeyi kaybetme korkusu, aynı değerde bir şey kazanma potansiyeli karşısında daha ağır basar. Yani, insanlar genellikle kayıplardan kaçınmayı kazançlardan elde edeceği memnuniyetten daha önemli bulur.

Kayıpları kazançlardan daha fazla değerlendirme eğiliminde olmamız şaşırtıcı olmasa gerek. Örneğin, 200 TL kaybetmek, bu miktarı kazanırken veya bir başkasının size vermesiyle hissedeceğiniz mutluluktan daha fazla bir mutsuzluk yaratmaktadır.

Adam, parkta yürürken ağlayan bir çocuğu fark eder. Yanına yaklaşıp neden ağladığını sorar. Çocuk, kaybettiği 10 TL harçlığa üzüldüğünü söyler. Adam, çocuğun üzüntüsünü hafifletmek adına cebinden 10 TL çıkarıp çocuğa verir.

Başlarda buna sevinen çocuk, tekrardan ağlamaya başlar. Adam bu duruma şaşırır ve niye ağladığını sorar. Çocuk, “Eğer kaybetmeseydim, şimdi 20 TL param olacaktı” der.

Kayıptan kaçınma, insanları değişikliklere karşı direnç göstermeye yönlendirdiği için, genellikle mevcut durumlarını değiştirmek yerine var olan statükoyu devam ettirmeyi tercih ederler. Zira değişiklik potansiyel olarak bir “kayıp” olarak algılanmaktadır.

Bu durum haliyle, insanların zamanla kötüleşen durumları veya olumsuz değişiklikleri fark etmekte zorlanmalarına neden olabilir. İnsanlar değişimin etkilerini yavaşça hisseden kaynayan bir kurbağa dönüştüğü için belirgin bir kayıp yaşamadıkları sürece durumu değiştirmek veya düzeltmek için gerekli adımları atmazlar.

Bu durum deneysel olarak da doğrulanmıştır: Bir kaybın duygusal etkisi, aynı büyüklükte bir kazançtan yaklaşık iki kat daha ağırdır. Yani, bir şeyi kaybetme korkusu, aynı değerde bir şeyi kazanma düşüncesinden daha fazla motive edicidir.

Haliyle birini ikna etmek istiyorsanız, kullanacağınız argümanın olası bir kazanç senaryosu yerine muhtemel bir kayıptan kaçınmaya odaklanması gerekmektedir.

Meyerowitz ve Chaiken’in 1987 tarihli çalışması, bir mesajın çerçevelemesinin – yani olumlu (kazanç) veya olumsuz (kayıp) sonuçları vurgulayan dilin – insanların sağlıkla ilgili davranışları üzerindeki etkisini incelemiştir.

Bu çalışma, meme kanseri muayenesi uygulamasına odaklanmıştır. Yapılan çalışma kapsamında, üniversite yaşındaki kadın katılımcılara farklı broşür örnekleri sunulmuştur:

  • Birinci broşürde şu tez yazmaktaydı: “Her yıl meme kanseri muayenesi yaptırın. Böylece muhtemel bir kanser erken safhada saptanıp tedavi edilebilir.”
  • İkinci broşür ise şu şekildeydi: “Her yıl meme kanseri muayenesi yaptırmazsanız, olası bir kanserin erken safhada saptanamaması ve tedavi edilememesi tehlikesine girersiniz.”

Dört aylık takip süresi boyunca katılımcıların broşürlere verdikleri tepkiler incelenmiştir. Değerlendirme sonuçlarına göre ikinci broşürde yazılanları okuyan kadınlardan daha fazla telefon gelmiştir.

Çalışanlar, tek başlarına sorumlu oldukları durumlarda ve grup içinde karar verme yetkileri olmadığında risk almaktan kaçınma eğilimindedirler. Bu eğilim, kendi perspektiflerinden oldukça mantıklıdır.

Zira işler iyi giderse kendilerine güzel bir prim getirebilecekken, tersi bir durumda başlarına bela almak veya işlerinden olmak gibi sonuçlarla karşılaşabilecekleri bir riski neden üstlenmeye çalışsınlar ki?

Sonuç olarak, kayıptan kaçınma yanılgısı, karar verme sürecimizde önemli bir rol oynar ve etkileri sağlık davranışlarından finansal kararlara kadar geniş bir yelpazede görülür. Bu nedenle, farkında olmak ve bilinçli kararlar vermek için bu yanılgıyı anlamak ve göz önünde bulundurmak önemlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu