Kayıptan Kaçınma Yanılgısı Nedir?

Kayıptan kaçınma yanılgısı, bir şeyin kaybetme korkusunun, aynı değerde bir şeyi kazanma düşüncesinden daha motive edici olması olarak tanımlanabilir.
Kayıptan Kaçınma Yanılgısı
Kendinizi bugün nasıl hissettiğinizi on üzerinden değerlendirin. Akabinde size iki soru:
- Mutluluğunuzu 10. basamağa çıkaran ne olurdu? – Milyonlarlarca dolarınızın olması mı? Bir yat dolusu mankenlerle tatil yapmak mı? Kariyer başarısı mı?
- Mutluluğunuzun aynı oranda azalmasına ne sebep olabilirdi? – Kaza, Alzheimer, felç, kanser, parasızlık, savaş, açlık, işkence, borçlu olmak, isminizin lekelenmesi, karınızın sizi terk etmesi, çocuklarınızın kaçırılması, ölüm?
Böylesi durumlar evrimsel geçmişimizde çok daha belirgin bir şekildeydi. Aptalca bir hata ve insan canından oluveriyordu. Elenmeye sebep olacak türlü türlü şey vardı; avda bir anlık dikkatsizlik, bir yaranın iltihaplanması, gruptan dışlanma, hastalık. Fazlasıyla büyük risklere atılanlar veyahut dikkatsizlik yapanlar genlerini bir sonraki nesle aktaramadan ölüyordu. Geriye kalanlar bir şekilde hayatta kaldılar. Bizler de onların torunlarıyız.
Kayıpları kazançlardan daha yüksek değerlendirme eğiliminde olmamız şaşırtıcı olmasa gerek. Örneğin, 200 lira kaybederseniz, bu sizi o parayı kazanırken ya da bir başkasının size 200 lira verirken hissedeceğiniz mutluluktan daha yüksek zıttı bir oranda mutsuz eder.
Örneğimize devam edelim;
Bir gün adamın biri yürürken yolda ağlayan bir çocuk görür ve çocuğun yanına giderek ne olduğunu sorar. Çocuk bir lirasını kaybettiğini ve buna üzüldüğünü söyler. Adam da çocuğu mutlu etmek için elini cebine atar ve çocuğa beş lira verir. Çocuk bu sefer daha şiddetli ağlar ve adam şaşırıp sorar “Şimdi neyin var yavrucuğun, niye ağlamaya başladın.” Çocuk da cevap verir “eğer kaybetmeseydim 6 liram olacaktı.
Bu durum deneysel olarak kanıtlanmıştır: Bir kayıp aynı büyüklükte bir kazançtan yaklaşık iki katı daha fazla duygusal ağırlıktadır. Böylesi durumlara kısaca kayıptan kaçınma adı veriliyor. Yani, bir şey kaybetme korkusu, aynı değerde bir şeyi kazanma düşüncesinden daha motive edicidir.
Kayıptan Kaçınma mı, Kazanç mı?
Birini ikna etmek istiyorsanız bu işte kullanacağınız argümanınızın olası bir kazanç senaryosu değil de muhtemel bir kayıptan kaçınma olmalıdır.
Kadınlar için düzenlenen ve meme kanserinin erken teşhisine yönelik kampanya bu duruma güzel bir örnektir. Ölüm riski, kaybedilecek bir can ve çekilecek acılardan kaçış daha cazip gelmekte.
İki farklı bilgilendirme formu dağıtıldı.
Birinci bilgilendirme formunda şu tez savunuluyordu: “Her yıl meme kanseri muayenesi yaptırın. Böylece muhtemel bir kanser erken safhada saptanıp tedavi edilebilir.”
İkinci bilgilendirme formunda ise şu şekildeydi: “Her yıl düzenli olarak meme kanseri muayenesi yaptırmazsanız, olası bir kanserin erken safhada saptanamaması ve tedavi edilememesi tehlikesiyle karşılaşırsınız.”
İki formda da bilgi almak isteyenler için bir telefon numarası vardı. Değerlendirme sonuçları gösterdi ki ikinci bilgilendirme formunu okuyan kadınlardan daha fazla telefon geldi.
Kayıptan Kaçınmanın Risk Almaya Etkisi
Çalışanlar, tek başlarına sorumlularsa ve grup içinde de karar verme durumları yoksa risk almamaya meyilli oluyorlar. Kendi açılarından bu oldukça mantıklıdır. Zira, işler yaver giderse onlara güzel bir prim getirecek ama aksi durumda başlarına bela almarıyla, işlerinden olmalarıyla sonuçlanacak bir şey için neden kendilerini tehlikeye atılsınlar ki? Neredeyse her şirkette ve neredeyse her durumda kariyer riski olası kazancın üzerindedir. Dolayısıyla, eğer işveren olarak çalışanlarınızın risk almamasından dert yanıyorsanız, artık nedenini az çok biliyorsunuz; kayıptan kaçınma.
Durumu değiştirmek elimizde değil: Kötü, iyiden güçlüdür. Olumsuz şeylere olumlu şeylerden daha hassas tepki veririz. Sokakta sevimsiz bir yüzü sevimli birinden daha çabuk fark ederiz. Kötü davranış iyi davranıştan daha uzun süre hafızamızda kalır. Bunun tek bir istisnası var elbette: Kendi yaptığımız iyilikler.