EkonomiPsikoloji

Sahiplik Etkisi: Kişinin Kendi Malına Biçtiği Değer

Hiç öyle bir anınız oldu mu; belki de bir kitap, belki bir çift ayakkabı, belki de sadece küçük bir biblo… İlk başta sıradan gibi görünen, ancak ona sahip olduktan sonra tüm anıları, deneyimleri ve değeriyle birlikte sizin için paha biçilemez bir hazineye dönüşen bir şey. Evet, tam da bu anıyı kastediyorum. Bu yazımızda, “sahiplik etkisi” olarak adlandırılan bu durumu irdeleyeceğiz.

Sahiplik Etkisi Nedir?

Kuzguna yavrusu şahin görünür.

Atasözü

Sahiplik etkisi (İngilizce: Endowment effect), kişinin sahip olduğu şeye, gerçek değerinden daha yüksek bir değer biçme eğilimini ifade eden bir kavramdır. İnsanlar genellikle sahip oldukları şeylere ederinden fazla değer biçerler ve onlardan vazgeçmekte isteksizlik gösterirler.

Bu etki genellikle ekonomist Richard Thaler ile ilişkilendirilir, ancak bu etkiyi belirginleştiren deneyler, 1980’lerde Daniel Kahneman, Jack Knetsch ve Richard Thaler tarafından yapılmıştır.

Bu ekip, insanların sahip oldukları şeylere, bu şeylere sahip olmadan önce atadıklarından daha yüksek bir değer beçtiklerini kanıtlamıştır.

Peki, neden böyle bir şey yapıyoruz? Dan Ariely’ye göre, sahip olduğumuz şeylere karşı duygusal bağlar kurup adeta onlara aşık oluruz. Olumlu duygular ve hislerle onları ilişkilendiririz. Hatta, bu şeylerle ilgili anılarımız da olumlu detaylarla doludur. Bu nedenle, onları kaybetmeyi son derece olumsuz bir deneyim olarak algılarız.

Üçlünün gerçekleştirdiği en ünlü deneylerden biri “mug experiment” (kupa deneyi) olarak adlandırılır. Bu deney, sahiplik etkisi prensibini ve insanların sahip oldukları nesnelere nasıl daha yüksek değer atadıklarını güzel bir şekilde örneklendirir.

Bir grup katılımcıya, bir bölümüne rastgele seçilerek kahve kupası verilmiştir. İlk olarak kupa sahiplerinden, kupalarını en düşük hangi fiyata satacaklarını belirlemeleri istenmiştir. Daha sonrasında ise kupa sahibi olmayan katılımcılardan, kupayı en yüksek hangi fiyata satın alacaklarını belirlemeleri istenmiştir.

Sonuçlar, kupa sahibi olanların genellikle kupayı satmayı kabul ettikleri fiyatın, kupa sahibi olmayanların ödemeyi kabul ettikleri fiyattan önemli ölçüde daha yüksek olduğunu göstermiştir.

Deney sırasında, katılımcıların yarısına saklayabilecekleri bir kalıp İsviçre çikolatası verildi. Diğer yarısına da bir kahve fincanı verildi. Uygun bir an belirince de katılımcılara kupalarını çikolata ile değiştirme ya da tam tersi yapma fırsatı sunuldu. Bununla birlikte, çoğu katılımcı, ne aldıklarına bakılmaksızın, ellerindeki mülklerini korumayı tercih etti.

Bir başka deneyde çekilişle dağıtılan basketbol biletlerinden faydalanılmıştır. Duke Üniversitesi’nin hırslı genç öğrencileri, Blue Devils’in parke zeminde rakiplerini yenmeyi beklerken, sahip oldukları heyecan, Duke’ün meşhur basketbol maçlarının bileti için yüksek bir talep yaratıyordu.

Aynı zamanda bu üniversitede bir profesör Dan Ariely, bunu pratik bir deney ortamına dönüştürmüş ve çekilişi kazanamayan öğrencilerine, bu bilet için ne kadar ödemeye istekli olduklarını sormuştur. Çoğu öğrencinin yanıtları, belirli bir miktarın ötesine geçmemiştir. Zira biraz istekli olsalar da, bu biletin maliyetini nispeten düşük tutmayı tercih etmekteydiler.

Aynı soru çekilişi kazanıp bileti elde eden öğrencilere sorulduğunda biletlerini çok daha yüksek bir fiyata satmayı kabul ettiklerini belirtmişlerdir. Diğer bir deyişle, bilet kazanan öğrenciler, bileti kazanmayan öğrencilere göre bu biletin değerini çok daha yüksek algıladılar.

Bu tür deneyler, insanların bir şeyin değerini belirlemesinde rasyonel değerlendirmelerden daha çok duygusal ve psikolojik faktörlerin rol oynadığını göstermektedir.

Çabanın Sahipliğe Etkisi

Yeni IKEA masanızı kurmaya çalıştığınızı hayal edin. Birçok adımda hatalar yaptınız diyelim. Sonunda masayı kurmayı başardığınızda, kendinizle gurur duyarsınız değil mi? İşte yaptığınız bu çaba sayesinde, kendi el emeğinizle yaptığınız masa sizin için ödediğiniz fiyatından çok daha değerli hale gelmektedir.

Sahiplik etkisi, sahip olanan şeye çaba sarf edilmesi durumunda daha da güçlenmektedir. Zira devreye bir de IKEA etkisi girmektedir.

Görüldüğü üzere bir şeye ne kadar çok çaba sarf ederseniz ve onunla ilgili anılarınız ne kadar artarsa sahiplenme etkisi de o derece güçlü olacaktır.

Bir şeylerden kopmak belli ki biriktirmekten daha zor geliyor bize. Bu, evimizi, kileri, depoyu neden ıvır zıvırla doldurduğumuzu gözler önüne sermekten öte, neden resim, saat ya da sanat eseri tutkunlarının elindekileri bu kadar ender değiş tokuş ettiğini ve-veya sattığını da açıklıyor.

Sahip olduğumuz şeylere sıkı sıkıya bağlanmak yerine, biraz Mevlanavari bir yaklaşım sergilemek önemlidir. Bu şeyleri, sanki onlar bize geçici olarak evren tarafından emanet edilmiş şeylermiş gibi görmeliyiz ve her an bu şeylerin bize geri alınabileceğini aklımızın bir köşesinde tutmalıyız.

Kaynak: Ariely, Dan: Predictably Irrational. The Hidden Forces that Shape Our Decisions, HarperCollins, 2008, Chapter: “The High Price of Ownership”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu