Psikoloji

İhmal Yanılgısı: İnsanlar Neden Eylemsiz Kalmayı Tercih Eder?

Bir telefon çağrısı, bilinmeyen bir numara. Açıp açmamak arasında kalıyorsunuz. Belki önemsiz, belki hayatınızı değiştirecek bir haber. Fakat çoğumuz eylemsizliği seçeriz, çünkü bilinmeyeni denemekten çekiniriz. İşte “ihmal yanılgısı” tam olarak böyle bir şey. Bu yazımızda, gündelik hayatımızda karşımıza çıkan bu durumu detaylarıyla irdeleyeceğiz.

İhmal Yanılgısı Nedir?

Dünyada artık tarafsızlık yok. Ya çözümün bir parçası olmalısın, ya da problemin bir parçası olacaksın.

Eldridge Cleaver

İhmal yanılgısı (İngilizce: Omission bias), insanların eylemlerinin sonuçlarına göre değil, eylemlerinin sonuçlara olan etkisine göre değerlendirme eğilimine sahip olmalarıdır. Başka bir deyişle, insanlar genellikle bir şey yaparak hata yapma riskini, hiçbir şey yapmayarak hata yapma riskine tercih etme eğilimindedir.

Haydi şöyle düşünelim: Yüzme bilmeyen bir arkadaşınızla birlikte tekneyle denize açılıyorsunuz ve amacınız balık avlamak. İki farklı durumun gerçekleşebileceği bir senaryo düşünelim.

İlk senaryoda, arkadaşınız bir kaza sonucu denize düşüyor ve yüzme bilmediği için çırpınmaya başlıyor. Onu kurtarmak için ardından suya atlamak yerine çaresizce “bir şekilde kurtulmasını umarak beklemeyi” tercih ediyorsunuz. Nihai son olarak, denize düşen arkadaşınız boğularak hayatını kaybediyor.

İkinci senaryoda ise siz, arkadaşınızı bizzat denizin içine itersiniz ve sonuç olarak, ilk durumdaki gibi benzer bir sonla karşılaşarak ölümüne neden olursunuz. Sizce, bu iki durumdan hangisi daha kötü bir eylem olarak değerlendirilir?

Mantıksal olarak düşündüğümüzde, her iki eylem de aynı derecede kötüdür. Yani, arkadaşınıza yardım etmemekle veya onu bizzat denizin içine itmekle sonuç olarak onun ölümüne sebep oluyorsunuz. Ancak yine de içimizde bir ses, yardım etmemenin, onu bizzat denizin içine itmeye göre daha az kötü bir eylem olduğunu söylüyor, değil mi?

İhmal yanılgısı, tam da böyle zamanlarda ortaya çıkar. Bir eylemin gerçekleştirilmemesi veya gerçekleştirilmesi, her ikisi de zarara sebep olabileceğinde, ihmal yanılgısı ortaya çıkar. Bu tür durumlarda genellikle ihmal tercih edilir. Bu şekilde, meydana gelen zarar sübjektif olarak daha az zararlı gibi algılanır.

Örneğin, bir doktor, bir hastalığın tedavisi için bir ilaç verme kararı alabilir. İlacın olası yan etkileri nedeniyle hasta zarar görürse, doktor bu durumda kendini suçlu hissedebilir. Ancak doktor, hastalığı tedavi etmek için ilacı vermezse ve hasta bundan dolayı zarar görürse, doktor bunu doğal bir sonuç olarak görebilir ve kendini suçlu hissetmeyebilir. Bu, ihmal yanılgısının tipik bir örneğidir.

Haydi başka bir örneğe geçelim. Diyelim ki ülkenizde, ilaçların yasal düzenlemesinden sorumlu bir makama başkanlık ediyorsunuz. Bu makam gereği, hayatı tehdit altında olan hastalar için önemli bir ilaca izin verme veya vermeme kararı sizin sorumluluğunuzda.

Ancak bu ilacın diğer ilaçlara göre önemli bir kusuru bulunuyor; ilacı kullananların yüzde sekseni kısa süre içinde hayatlarını kurtarsa da geri kalan yüzde yirmisi ne yazık ki ilacı aldıktan sonra hemen ölüyor. Bu tür bir ilaç için sizin son kararınız ne yönde olurdu? İlaca izin verir miydiniz yoksa yasaklar mıydınız?

Eğer yasaklama seçeneğini tercih ederseniz, bunun sebebi olarak muhtemelen her beş kişiden birinin hayatını kaybeden bir ilacı, hastaların yüzde sekseninin kurtulabilecekken artık kurtulamayacak olmaları gerçeğinden daha kötü bir şekilde algılamanızı göstermiş olursunuz.

Matematiksel olarak oldukça absürd bir karar olmasına rağmen, aynı zamanda ihmal yanılgısına uygun bir karar olarak da değerlendirilebilir.

Diyelim ki, ihmal yanılgısının farkındasınız ve mantık ve ahlak çerçevesinde bu ilaca izin vermeye karar verdiniz. Bu durumda, nasıl bir sonuç bekleyebilirsiniz? Öngörüleceği üzere, ilk hasta bu ilaç nedeniyle hayatını kaybedince neler olacak?

Medya büyük bir tepki gösterecek ve muhtemelen işinizi kaybedeceksinizdir. Haliyle memur veya siyasetçiyseniz, halkın ihmal yanılgısını tercih edeceğini bilmeniz önemlidir. Zira ihmal yanılgısının farkında olsak da buna karşı çaresiz kalabiliyoruz. Bu da yanılgının zihinlerimizde ne kadar sağlam bir şekilde yer ettiğini göstermektedir.

Bu tür durumlarda genellikle ihmal tercih edilir, çünkü ortaya çıkan zarar sübjektif olarak daha az zararlıymış gibi görünür. Örneğin gelirlerimizi beyan etmemeyi, vergi belgelerinde hile yapmaktan daha az fena algılarız.

İhmal Yanılgısı Nedenleri

İhmal yanılgısı, insanların karar verme süreçlerinde, risk değerlendirmelerinde ve etik değerlendirmelerinde önemli bir rol oynar. Bu yanılgının birkaç farklı sebebi olabilir, bunlardan bazıları gösterilmiştir:

Risk algısı: İnsanlar genellikle bir eylem sonucunda oluşacak olası zararları, eylemsizlik sonucunda oluşacak zararlardan daha yüksek algılarlar. Bu durum, belki de bir eylemin sonuçlarının genellikle daha tahmin edilebilir ve kontrol edilebilir olduğu düşüncesi nedeniyle görülmektedir.

Kötülük algısı: İnsanlar genellikle bir eylemin sonucunda oluşacak zararı, bu zararın doğrudan kendilerinin eylemi sonucu oluştuğu için daha kötü olarak değerlendirirler. Bu durum, muhtemelen insanların eylemlerinin sonuçlarına karşı daha fazla sorumluluk hissetmeleri ve bu nedenle eylemlerinin sonuçlarını daha ağır olarak değerlendirmeleri nedeniyledir.

Sorumluluk kaçışı: İnsanlar genellikle bir şey yapmamayı tercih ederler çünkü bu, onları bir hata yapma riskinden korur. Eğer bir şey yapmazlarsa ve sonuçlar kötü olursa, bunu genellikle dış faktörlere veya şanssızlığa bağlama eğilimindedirler. Ancak eğer bir eylem gerçekleştirirler ve sonuçlar kötü olursa, bu durumda kendilerini suçlu hissetme eğilimindedirler.

Sosyal ve kültürel faktörler: Bazı topluluklarda ve kültürlerde, eylemsizlik genellikle dikkatli ve düşünceli olmak olarak değerlendirilir, bu da ihmal yanılgısını daha muhtemel hale getirir.

Bu nedenlerin her biri, insanların neden genellikle bir şey yapmamayı, bir şey yapmaya tercih ettiklerini açıklar. Ancak, bu eğilimin her zaman rasyonel veya etkili olmadığını anlamak önemlidir. İhmal yanılgısının farkında olmak ve bunu hesaba katmak, daha dengeli ve etkili kararlar almayı sağlayabilir.

Aşırı Hareket ve İhmal

Aşırı hareket yanılgısı (action bias) ve ihmal yanılgısı (omission bias) birbirine benzer gibi görünebilir çünkü her ikisi de eylem ve eylemsizlik arasındaki karar süreçlerine ilişkindir. Ancak, bu iki yanılgı genellikle zıt durumları tanımlar.

Zira aşırı hareket yanılgısı, bir durum belirsiz olduğunda, çelişkili olduğunda ve ortam belirsiz olduğunda ortaya çıkar. Bu tür durumlarda, hiçbir makul sebep olmasa bile girişkenlik eğiliminde oluruz ve sonuçları kötü olsa bile bunları olumlu olarak değerlendiririz.

Öte yandan, ihmal yanılgısı, kişinin bir eylemin sonucunda oluşabilecek olumsuz sonuçları, bu eylemi gerçekleştirmeme sonucu oluşacak olumsuz sonuçlardan daha ağır olarak değerlendirmesi durumudur. Başka bir deyişle, insanlar genellikle bir şey yaparak hata yapma riskini, hiçbir şey yapmayarak hata yapma riskinden daha fazla kaçınma eğiliminde olurlar.

İhmal yanılgısında durum açık seçik bir şekilde ortada durur ve net olarak görülebilir. Gelecekte oluşabilecek potansiyel zararlar, şu an harekete geçerek önlenebilir; ancak bu zararın önlenmesi, bizi mantığımızın gerektirdiği şekilde harekete geçirmek için yeterli bir neden değildir.

Aşıların hastalık riskini azalttığı bilimsel olarak kanıtlanmasına rağmen, bazı anne-babaların çocuklarına neden aşı yaptırmadıklarını da açıklar. Tarafsız bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, bu anne ve babaların gerçek anlamda çocuklarına zarar verdiği düşünülebilir. Ancak aynı durumu tekrar yaşıyoruz: Bilinçli olarak ihmal etmeyi, kötü bir eylemden daha az kötü bir şeymiş gibi algılamamız söz konusu oluyor.

İhmal yanılgısının farkında olmak ve bunu hesaba katmak, daha dengeli ve etkili kararlar almayı sağlayabilir.

Kaynak:
➡️ Baron, Jonathan: Thinking and Deciding, Cambridge University Press, 1988, 1994, 2000.
➡️ Asch, D. A. vd.: “Omission bias and pertussis vaccination”, Medical Decision Making 14, 1994, S. 118–124.
➡️ Baron, Jonathan; Ritov, Ilana: “Omission bias, individual differences, and normality”, Organizational Behavior and Human Decision Processes 94, 2004, S. 74–85.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu