Psikoloji

Hikaye Ön Yargısı: İnsanın Anlam Arayışı

Kim bilir kaç kere başımıza gelmiştir; trafikte, iş yerinde, hatta evimizde bile… Günlük hayatımızın karmaşasında, bir dizi olayın, beklenmedik bir şekilde, sonunda tüm parçaların yerine oturduğu anlamlı bir hikayeye dönüştüğü anlar. Ancak hiç düşündünüz mü? Acaba bu hikayeler, yaşadıklarımızın gerçek karmaşıklığını yansıtıyor mu, yoksa belki de beynimizin anlam arayışı ve hikayelerin çekiciliği tarafından biçimlendiriliyor mu? İşte bu blog yazısında, ‘Hikaye Ön Yargısı’ adı verilen bu ilginç fenomeni ve bunun insanın anlam arayışıyla olan bağlantısını ele alacağız.

Hikaye Ön Yargısı Nedir?

Elbise dener gibi hikaye deniyoruz.

Max Frisch

Hikaye ön yargısı (İngilizce: Narrative bias), bireylerin olayları anlamlandırma ve hatırlama sürecinde genellikle hikaye biçimini tercih etme eğilimini ifade eder.

Bu ön yargı, insanların karmaşık gerçeklikleri veya olayları, mantıksal ve tutarlı bir hikayeye, genellikle başlangıç, orta ve son içeren bir sürece sığdırma eğilimlerinden kaynaklanır. Bunun temel nedeni, beyinlerimizin bilgiyi hikaye biçiminde daha kolay işlemesi ve hatırlamasıdır.

Müslümanlıkta, inanışa göre insanların omuzlarında bulunan meleklerin hayatında her şeyi yazdığına dair bir inanç bulunmaktadır. Bu inanca göre, her insanın omuzlarında sağ tarafta bir melek (Kiramel-Katibin) ve sol tarafta bir melek (Kiramen-Katibin) bulunur.

Sağ taraftaki melek, kişinin iyi davranışlarını, iyilikleri ve doğru eylemlerini kaydederken, sol taraftaki melek ise kişinin kötü davranışlarını, günahlarını ve hatalarını kaydetmekle görevlidir. Bu melekler, kişinin bütün eylemlerini gözlemleyerek, bir kayıt tutarlar.

Müslümanlar, bu inanca göre her yaptıklarının kaydedildiğine ve Kıyamet gününde bu kayıtların açılacağına inanırlar. Bu kayıtlar, kişinin Allah’a karşı sorumluluğunu gösterir ve kişinin amellerine göre mükafatlandırılacağı veya cezalandırılacağı düşünülür.

Bu mevzuyu konumuz olan hikaye ön yargısına bağlayalım. İçinde yaşadığımız hayatın tüm ayrıntılarını, düşündüğünüz, hayal ettiğiniz ve yaptığınız her şeyi içerecek şekilde görünmez bir gücün bunları not ettiğini düşünün. Sizce bu güç not etme işlemini nasıl yapardı?

  • Sabah erken kalktı
  • Tuvalate gitti
  • Elini yıkamadı
  • Kahve demledi
  • Bardağı kırdı
  • Duşa girdi
  • Sular kesildi
  • Rihanna ile aşk yaşadığını düşündü
  • Kırmızı bir Ferrari gördü ve sahibine sövdü
  • Tatil için rezervasyonunu yaptırdı, çok para ödedi
  • Markete ekmek almaya gitti

Liste muhtemelen buna benzer bir şekilde uzayıp giderdi. Böylesi bir anlatım aklınızda kalır mıydı? Pek mümkün değil açıkçası.

Tarih derslerinde ve kitaplarında, olaylar genellikle belirli bir hikaye çerçevesinde sunulduğunu fark etmişsinizdir. Örneğin, II. Dünya Savaşı’nın başlangıcı genellikle Nazi Almanyası’nın Polonya’yı işgali olarak anlatılır. Ancak, gerçekte savaşın başlamasına yol açan birçok karmaşık politik ve ekonomik faktör vardı. Hikaye çerçevesi, bu karmaşıklığı basitleştirerek öğrencilere anlaşılır ve hatırlanabilir bir şekilde sunulmasını sağlar, ancak aynı zamanda bazı önemli nüansları ve detayları atlayabilir.

Hikaye ve Anlam

Hikayelerin ne denli etkili ve akılda kalıcılığını aşağıdaki basit bir örnek üzerinden anlatalım:

  • A) Romeo ve Juliet zehir içti, öldü.
  • B) Romeo, sevdiği Juliet’in öldüğünü sandığı için kahrolmuştu. Bu acıya daha fazla dayanamayarak, zehiri içmeye karar verdi ve canına kıydı. Ancak, Juliet aslında ölmemişti; bir uyku iksiri içmişti ve Romeo’nun yanında yatarken uyanmıştı. Juliet, Romeo’nun cansız bedenini görünce, onu sonsuz aşkı ile birlikte kaybetmenin dayanılmaz acısını hissetti. O da Romeo’nun ölümünün ardından zehiri içti ve Romeo ile birlikte ölümü seçti. Böylece, bu iki aşık trajik bir şekilde hayatlarını kaybetti.

Yukarıdaki iki hikayeden hangisi sizin hatıranızda daha fazla yer etmiştir? Bu ikisini okumak size neler hissettirdi?

Muhtemelen ikinci hikayeyi, yani B’yi daha net hatırladığınızı, daha fazla şeyler hissettiğinizi söyleyebiliriz. A hikayesini okumak size bir olay raporu gibi gelmiştir. Buna karşılık B hikayesi ise yoğun duygular eşliğinde hatıralarınıza işlemiştir. Bilgi kuramına göre daha kısa olması sebebiyle A hikayesinin daha kolay depolanabilir olması gerekirdi. Ancak beynimiz böyle çalışmamaktadır.

Bu durumu reklamcılık sektöründe sıklıkla görmek mümkündür. Ürünün avantajlarının mantıksal olarak sıralanmasından ziyade, hikaye anlatan reklamlar daha etkili olur. Gerçekçi bir perspektifle baktığımızda, bir ürün için hikaye anlatmak gereksiz görünebilir. Ancak beynimiz bu şekilde işlemiyor. Bizim beynimiz hikayelere ihtiyaç duyuyor. Google, bunu 2010’da Amerikan Super-Bowl reklamında başarılı bir şekilde kanıtlamıştı.

Hikayeler ve anlam, birbirleriyle derinden bağlantılıdır. İnsanlar, dünyayı anlamak ve hafızalarını, düşüncelerini, duygularını ve deneyimlerini düzenlemek için hikayelere başvururlar. Hikayeler, olayları bir araya getirir ve onlara bir bağlam ve yapı sağlar, böylece olayların daha anlamlı ve anlaşılır hale gelmesini sağlar.

Shakespeare’in “Romeo ve Juliet” oyununu düşünün. İki genç aşığın hikayesi, ailelerinin arasındaki düşmanlık yüzünden trajik bir şekilde son bulur. Bu hikaye, aşkın gücünü, aileler arasındaki düşmanlığın zararlarını ve trajedinin acılarını anlamamıza yardımcı olur.

Kendi otobiyografimizden tutun da dünya tarihine kadar her şeyi “anlamlı” hikayelere dönüştürme eğilimindeyiz. Bu şekilde gerçekleri değiştirip çarpıtıyoruz, bu da kararlarımızın niteliğini derinden etkiliyor. Zira, hikayelerin bazı ayrıntıları atlayabileceğini veya olayları basitleştirebileceğini unutmamak gerekir.

Hikaye ön yargısıyla başa çıkmak veya hikayelerin etkisi altında kalmamak için bazı önlemler almak mümkündür. En basitinden, hikayeleri birbirinden ayırarak kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: Bu hikayenin gizlemek istediği şey nedir? Bu şekilde, hikayenin altında yatan gerçekleri veya amaçları daha iyi anlama çabası içinde olursunuz.

Kaynak: Turner, Mark: The Literary Mind: The Origins of Thought and Language, Oxford University Press, 1998.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu