Safsatalar

Tarihçi Yanılgısı: Geçmişi Anlama Biçimimiz Nasıl Yanıltıcı Olabilir?

Hayat, beklenmedik dönemeçlerle doludur ve çoğumuz, geçmişteki kararlarımızı geriye dönüp gözden geçirme eğilimindeyiz. Bu durum, özellikle bir kararın sonucu beklediğimizden farklı olduğunda daha da belirginleşir. Ancak, bu retrospektif değerlendirmeler sırasında, geçmişteki kararlarımızı, o sırada sahip olduğumuz bilgiler ışığında değerlendirmeyi unutmamalıyız. Bu durum, “Tarihçi Yanılgısı” olarak adlandırılan bir mantık hatasına işaret eder.

Bunu film izlerken de çok sık yapmaktayız. Bir korku filmi izlerken, belki de karakterin karanlık bir odada tek başına dolaşmasını “aptalca” olarak nitelendiriyoruz çünkü biz izleyiciler olarak, odada bir tehlikenin olduğunu biliyoruz. Ancak karakter bu bilgiye sahip olmadığı için, onun kararını bu yeni bilgiler ışığında değerlendirmenin kararına etki etmeyeceğini anlayamıyoruz.

Tarihçi Yanılgısı Nedir?

Tarihçi yanılgısı (İngilizce: Historian’s fallacy), kişinin geçmişte aldığı kararları, o anda mevcut olmayan yeni bilgiler ışığında değerlendirme eğilimidir.

Yanılgının ismi ise bizzat tarihçilerden gelmektedir. Tarihçiler, geçmişi değerlendirip yorumlarken, bugünün bilgi ve perspektifine sahip olduklarını unutabilirler. Haliyle bu durum, geçmişte meydana gelmiş olayları ve kararları değerlendirirken, o dönemde yaşayan insanların sahip olmadığı bilgiler ışığında tartmalarına sebep olur.

Jül Sezar‘ın ölümü, bu yanılgının iyi bir örneği kabul edilir. Antik Roma’da, Jül Sezar’ın Mart’ın 15’i öldürüleceğine dair bir kehanet olduğunu biliyoruz.

Kehaneti sahibi kahin, Sezar’a Mart’ın 15’inde büyük bir tehlike yaşayacağını ve dikkatli olması gerektiği söylemişti. Ancak Sezar, bu uyarıyı dikkate almamış ve bir grup senatör tarafından öldürülmüştür.

Bu durumu değerlendiren bir kişi, “Eğer Sezar, kahinin sözünü dinleseydi, hayatta kalıyormuş!” gibi bir yorumda bulunabilir. Ancak bu yorum, tarihçi yanılgısının tipik bir örneği olmaktadır.

Zira bu yorum, Sezar’ın o dönemde sahip olmadığı bilgilere dayanmaktadır. Sezar, kahinin sözünü dinlememe kararını verdiğinde, öldürüleceği konusunda bizim sahip olduğumuz türden bilgilere sahip değildi. Hatta onu bizzat öldürecek kişiler bile onu öldürene kadar böyle bir şeyi yapıp yapmama konusunda çeşitli şüphelere sahipti.

Kahinin uyarısı belirsiz olduğu gibi Sezar’a gerçek bir tehlike oluşturduğuna dair somut bir kanıt da bulamamıştı. Yani onun açısından, sahip olabileceği bilgiler ışığında her şey yolunda gözüküyordu.

Bu yüzden Sezar’ın kararını değerlendirirken, onun o dönemde sahip olduğu bilgi ve anlayışı dikkate almalıyız. Bunu yapmadığımızda, tarihçi yanılgısına düşeriz.

Fark edileceği üzere bu yanılgı, geçmişteki kişilerin eylemlerini ve kararlarını, onların sahip olmadığı bilgilere göre değerlendirmemize yol açar. Bu nedenle, sadece tarihçilerin değil, genel olarak geçmişi değerlendiren herkesin bu tür yanılgılara düşmemesi için dikkatli olması gerekmektedir.

Diyelim ki bir arkadaşınızın doğum günü partisine gitmek için yola çıktınız ve oraya gitmek için hızlı tren veya otobüsten birine binceksiniz. Gideceğiniz yere daha çabuk varmak adına hızlı treni tercih ettinizi varsayalım. Aksilik o ya, kırk yılda bir olacak şey meydana geldi ve tren arıza yaptığı için yolculuğunuz uzadı ve partiye geç kaldınız.

Nihayet partiye gittiniz ve arkadaşınıza başınızdan geçen talihsizlikleri anlattınız diyelim. Bu durum karşısında eğer arkadaşınız size, “Otobüsü seçseydin partiye tam vaktinde gelecektin.” deseydi ne hissederdiniz? İşte tarihçi yanılgısı tam olarak böyle bir şey.

Zira bu yorum, sizin o sırada sahip olmadığınız bilgilere dayanmaktadır. Siz treni seçerken, trenin arıza yapacağını ve bu durumun tren yolculuğunuzu uzatacağını bilmiyordunuz. O yüzden bu yorum, sizin kararınızı haksız bir şekilde eleştirmektedir.

Sonuç olarak, belki de en önemli ders, geçmişteki kararları o zaman mevcut olan bilgilere göre değerlendirmemiz gerektiğidir. Tarihçi yanılgısı, yalnızca geçmişteki olayları anlamamıza engel olmakla kalmaz, aynı zamanda bizi, başkalarının geçmiş hatalarını ya da başarısızlıklarını haksız bir şekilde eleştirmeye de yönlendirebilir. Unutmayalım ki, bizler de aynı durumda olsaydık belki de aynı kararları verecektik.

Geçmişi anlamak ve değerlendirmek için, olayların gerçekleştiği zamanki bilgi ve koşulları dikkate almak esastır. Bu şekilde, hem başkalarına hem de kendimize daha adil ve anlayışlı bir şekilde yaklaşabiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu