EkonomiPsikoloji

Diderot Etkisi: Neden İhtiyacımız Olmasa Bile Satın Alıyoruz?

Nihayet o hayalini kurduğunuz lüks otomobili satın aldığınızı varsayalım. Otomobilinizin parlak metalik boyası, deri koltukları ve yüksek teknolojik özellikleriyle tam bir canavar. Evet, gaza bastığınız anda bunun kesinlikle sizin hayallerinizi süsleyen o otomobil olduğunu anlıyorsunuz. Ancak aracınızı eve getirdiğinizde bir şeylerin yanlış olduğunu hissetmeye başlıyorsunuz. Garajınızdaki eski ve paslı aletler, yeni lüks otomobilinizle uyum sağlamıyor. Bir süre sonra dayanılmaz bir şekilde sizi rahatsız etmeye başlayan bu olay sonunda yeni aletler satın almak için kendinizi mağazalarda buluyorsunuz. İşte bu, Diderot etkisi olarak adlandırılan şeyin ta kendisidir.

Diderot Etkisi Nedir?

Eski sabahlığımın efendisi iken, yenisinin kölesi oldum.

Denis Diderot

Diderot etkisi (İngilizce: Diderot effect), kişinin sahip olduğu bir eşyanın kalitesi veya değeri yükseldiğinde, bu eşya ile uyumlu olmayan diğer eşyaların da onunla uyumlu olması gerektiğini düşündürten bir fenomendir. Yani, kişinin sahip olduğu eşyanın kalitesi veya değeri arttıkça, sahip olduğu diğer şeylerin de onunla uyumlu olması için çabalar.

Etkimiz adını, 18. yüzyıl Fransız filozoflarından biri olan Denis Diderot’tan almıştır. Diderot’un “Regret on Parting with My Old Dressing Gown (Eski Sabahlığımı Satarken Duyduğum Pişmanlıklar)” adlı eserinde anlattığı kişisel hikaye, bu etkinin isim babası olmasına vesile olmuştur.

Diderot, bir dostunun hediye ettiği lüks bornoz nedeniyle, halihazırda sahip olduğu eşyaların yeni bornozu ile uyum sağlamadığını fark etmiş ve bu vesileyle diğer eşyalarını da yenileme ihtiyacı hissetmiştir.

Uyumlu olmayan diğer eşyalarını yeni ve daha lüks olanlarla her değiştirdiğinde, yeni uyumsuzluklar keşfeder ve bunları gidermek adına daha fazla para harcamak durumunda kalmış ve servetini bu uğurda tüketmiştir.

Diderot Etkisi Ne Zaman Ortaya Çıkar?

İnsan istediğini yapmakta özgürdür, ama ne isteyeceğini öngörmek insanın elinde değildir.

Arthur Schopenhauer

Diderot etkisi, tüketicinin hayatına yeni bir eşyanın girişiyle başlar. Peki, bu eşyanın nevi şahsına münhasır özelliği nedir? Satın aldığınız bu eşya genellikle tüketiminizin artmasına yol açar. Yani, bir şey satın aldığınızda, onun yanına yakışacak başka şeyler de satın almaya eğilimli oluruz.

Örneğin, o hayalini kurduğunuz cep telefonunu nihayet satın aldığınızı varsayalım. Telefonu kutusundan çıkardınız ve ekranın büyüklüğüne, rengine, işlemcisinin hızına, kamerasına ve diğer pek çok özelliğine hayran kaldınız. Derken eski telefonunuzda da kullandığınız kulaklık ve şarj aletini fark edip bunların gözünüze eski ve solgun görünmeye başladığını ve yeni telefonunuza yakışmayacağını düşünmeye başladınız.

İşte tam da bu noktada Diderot etkisi devreye girer. Telefonunuza yakışacak yeni kulaklık, şarj aleti alıyorsunuz, hem de eskileri hala işe yarıyorken. Bitti mi, hayır. Yeni telefonunuzla uyumlu kılıf alıyorsunuz falan filan.

Özetle, sırf yeni telefonunuzla daha uyumlu olacaklar diye aslında ihtiyacınız olmayan şeyler satın almaya başlıyorsunuz. Aslında, bunların hiçbirine gerçekten ihtiyacınız olmasa bile yine de onları satın almayı düşünürsünüz.

Gördüğünüz üzere diderot etkisi, tüketim alışkanlıklarımızı derinden etkileyen ve kişilerin yeni bir eşya satın aldıklarında diğer eşyalarıyla uyumlu olması için daha fazla harcama yapmamıza neden olan bir döngüdür ve ne zaman biteceğinin sınırı size bağlı.

Bu durum, reklamcılığın ve pazarlama stratejilerinin temelinde yer alır. İnsanlar, bir ürünü satın aldıklarında veya yeni bir eşya edindiklerinde, bununla uyumlu olması için diğer ürünleri de satın alma eğiliminde olurlar.

Sonuç olarak, Diderot etkisini anlamak ve farkında olmak, tüketim alışkanlıklarınızı dahabilinçli bir şekilde yönetmenizi sağlar. Tüketim toplumunda, yeni bir şeyler satın almanın bizi daha fazla tüketim yapmaya teşvik edeceği fikri, genellikle göz ardı edilir.

Ancak, bu etkiyi anladığınızda, daha bilinçli alışveriş kararları verebilir ve tüketim alışkanlıklarınızı daha sürdürülebilir bir şekilde yönetebilirsiniz.

Sonuçta, hayatın bolluğu sahip olduğumuz şeylerde değil, yaşadığımız deneyimlerde yatar. Bu nedenle, başkalarını mal varlığımızla değil, yaşam tarzımızla etkilemeye çalışmalıyız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu