Londra Sendromu Nedir?
Londra sendromu, rehinelerin kendilerine kaçıranlara karşı tipik olarak çeşitli darp ve yaralanmalarına yol açıp kendi ölümlerine neden olabilecek şekilde tartışmacı ve/veya itaatsiz olan davranışlarını ifade eder.
Rehinenin veya rehinelerin kendisini rehin alan kişi veya kişilerle birlikte geçirilen süre boyunca gelişen diyalog sürecinde, suçlulara karşı duygusal anlamda sempati ve empati kurmasına denilen Stocholm sendromunun tam zıddı bir özellik gösterir.
Londra Sendromunun Ortaya Çıkışı
30 Nisan 1980’de altı silahlı adam Londra’daki İran Büyükelçiliğini ele geçirdi ve 5 kişiyi serbest bıraktıktan sonra, ikisini öldürdükleri 21 kişiyi rehin aldı.
Silahlı kişiler, 1979’da iktidara gelen dini lider Ayetullah Humeyni‘ye muhalif İranlı muhalif bir gruba mensuptu. Kuşatma sahnesinin yakınında Humeyni taraftarları bir protesto ile görüşlerini duyurdular.
Yetkililerden İran’da hapsedilen 91 siyasi mahkumun serbest bırakılmasını istedikleri gibi kendilerini ve rehineleri Birleşik Krallık’tan çıkaracak bir de uçak talep etmişlerdi.
Altı günlük dramatik kuşatma, seçkin İngiliz SAS birliklerinin kalan 19 rehineyi kurtarmak için binaya baskın yapmasıyla sona erdi. Silahlı adamlardan beşi öldürüldü.
Sendromun adını alması da Londra’daki İran Büyükelçiliğine yapılan saldırıdaki detaylarda gizli; Abbas Lavasani adında rehinelerden biri baskın yapan bu suçlularla pek işbirliğine yanaşmıyor, onlara zorluk çıkartıyor, atışıp duruyor ve sürekli tartışıyordu.
Yetmiyor, dahasını da yapıyordu. Lavasani ile kendisini kaçıranlar arasında tabiri caizse aksiyon filmini aratmayan sahneler yaşıyor; itaatkar olmadığı gibi kendilerini rehine alan gruptan bazı kişilere saldırıp silahını almaya çalışmaktan tutun da çeşitli kavgalara girişiyor. Bu kavgalardan birinde bir anda yere yatırılıp ölümle tehdit ediliyor.
Lavasani’nin kavgacı tavrını bu olaylarda dindirmiyor. Üstelik Lavasani’nin bu davranışları odadaki gerilimi artırdığı için diğer tutsakları daha da korkuttu. Altı gün süren müzakerelerin ardından failler istediklerini elde edemeyip hayal kırıklığına uğradı ve bunu da hıncını tabiri caizse kendileriyle sürekli tartışan Lavasani’yi öldürerek çıkardılar.
Onu öldürdükten sonra da cesedini elçilikten dışarı attılar. Bu olay tabiri caizse bardağı taşıran son damla oldu.
Kuşatmanın altıncı gününde, silahlı adamların İranlı basın ataşesi Abbas Lavasani’yi vurarak cesedini binanın dışına atmasının ardından, İçişleri Bakanı William Whitelaw SAS’a saldırmasını emretti ve böylece failler etkisiz hale getirildiler.
Kişinin ya da kişilerin kendisini esir alan kişi ya da kişilere karşı öfkeli, saldırgan ve kavgacı bir tutumla yaklaşması durumudur.
İlk olarak Abbas Lavasani ve beraberindeki bir kişinin öldürüldüğü, 5 kişinin serbest bırakılıp 21 kişinin rehin alındığı Londra’daki İran büyükelçiliğine yapılan silahlı saldırı sonucu ortaya çıkmıştır. Rehinelerin kendilerini esir alan kişilere karşı gösterdiği kavgacı tutumu tanımlamak kullanılır.
Kaynak ve detaylı bilgi için;
https://www.alleydog.com/glossary/definition.php?term=London+Syndrome