Fizik

Carrington Vakası: Dehşetli Güneş Patlaması

Güneşte gözlemlenen patlamalardan bir tanesinin dünyadaki tüm elektronik sistemlerinin zarar görmesine sebep olsaydı ne düşürdünüz? İşte Carrington olayı veya bir başka deyişle Carrington vakası tam da böyle bir şeye sebep olmuştur.

Richard Carrington

Richard Carrington, alışılagelmiş gündelik görevlerini yerine getirmek üzere güneş lekelerini düzenli olarak izliyordu. Bu nedenle, bu olağanüstü güneş patlamasını gözlemlemesi bir tesadüf değildi, ancak gözlemlediği olayın büyüklüğü ve etkisi tamamen beklenmedikti.

1 Eylül 1859 sabahı, Carrington kendi özel gözlemevinde güneşi izlerken, güneşin yüzeyinde iki parlak ışık noktası fark etmiştir. Bu noktalar birkaç dakika içinde büyümüş sonrasında ise kaybolmuştur. Tipik bir güneş lekesinin davranışı olmadığı için bu durum onu meraklandırmıştır.

Carrington, bu gözlemi bir çizimle belgelemiştir. Yaptığı bu çizim, güneş patlamasının ilk gözlemlenmesi olması adına bilim tarihinde bir dönüm noktası olmuş ve iki-üç gün sonrasında yaşanan olaylar, modern güneş fiziğinin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

Carrington Vakası

Carrington vakası, 1 Eylül 1859’da gerçekleşen ve tarih kayıtlarına geçen en güçlü güneş fırtınasıdır. Bu olay, İngiliz amatör gökbilimci Richard Carrington tarafından gözlemlendiği için onun adıyla anılmaktadır.

Güneş’te sürekli gözlemlenen patlamalardan birinin Dünya’ya ne kadar yıkıcı olabileceğini göstermesi adına önemlidir. Zira, günümüzde elektronik eşyalar olmadan yaşamayı düşünmek imkansız gibidir.

Birçok hayati önem taşıyan işlem, elektriksiz ya da elektronik cihazsız gerçekleştirilmesi zor hale geldi. Dolayısıyla, tüm elektronik cihazların bir anda işlevsiz hale gelmesine neden olacak bir olayın, nasıl büyük bir kaos yaratacağını tahmin etmek zor değil.

Carrington vakası, Güneş’te meydana gelen şiddetli bir patlamadan kaynaklanmıştır. Patlama sonucunda Güneş’ten büyük miktarda enerji ve manyetik yüklü parçacıklar açığa çıkmıştır. Açığa çıkan bu parçacıklar, Güneş’ten Dünya’ya doğru hızla hareket ederek Dünya’ya doğru hızla ilerlemiş ve gezegenimizin manyetosferiyle çarpışmıştır.

Yaşanan bu çarpışma, son derece güçlü bir jeomanyetik fırtına oluşturmuştur. Fırtına o kadar şiddetli olmuştu ki, Kuzey ve Güney Işıkları’nı normalden çok daha geniş bir bölgede, daha güneyde ve kuzeyde görmek mümkün olmuştur. Hatta bu ışıklar, tropik bölgelerde bile görülmüştür.

Gezegenin çoğu yerinde renkli auroralar gece gökyüzünü aydınlatmıştır, o kadar parlak bir şekilde parlamıştır ki kuşlar güneş doğmuş gibi cıvıldamaya başlamış, bazı işçiler de güneşin doğmaya başladığına inanarak günlük işlerini yapmak için uyanmıştır.

Carrington vakasının etkileri oldukça geniş kapsamlı bir şekilde gözlemlenmiştir. Manyetik fırtınanın etkisiyle seyir halindeki gemilerin pusulalarında sapmalar ortaya çıkmıştır. Manyetik dalgalanmalardan etkilenen telegraf istasyonlarında yangınlarla sonuçlanan elektrik arızaları yaşanmıştır. Haliyle, elektrik ve telegraf hatlarında yaşanan arızalar nedeniyle iletişim felç bir hale gelmiştir.

Dönemin teknolojisi elverdiğince yeni telgraf telleri döşenmiş ve yaşanan arızalar giderilmiştir. Teknolojik cihaz çeşitlilikleri ve miktarları açısından sınırlı olması felaketin etkisini sınırlamıştır. Ancak, bugünün sınırları içerisinden o dönem yaşanan olaylara baktığımızda sahip olduğu potansiyel etkilerin ne kadar yıkıcı olabileceği ortadır.

Carrington vakası, modern toplumun güneş hava durumu olaylarına ne kadar savunmasız olduğunu göstermesi açısından oldukça önemlidir. Benzer bir olayın günümüz modern dünyasında meydana gelmesi durumunda, elektrik şebekeleri, uydular, GPS sistemleri ve diğer birçok modern teknoloji ciddi şekilde etkilenenecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu