EkonomiSosyal Yaşam

Kamusal Mülkiyet Trajedisi: Ortak Kaynakların Hor Kullanılması

Konserde veya büyük bir spor etkinliğinde olduğunuzu hayal edin. Etkinlik sona erdiğinde, çevrenize bakıyorsunuz ve yerlerin çöp dolu olduğunu görüyorsunuz. Herkes, atık parçalarını toplayıp çöp kutusuna atmaktan ziyade, yerlere atmış. İşte bu, kamusal mülkiyet trajedisi olarak bilinen durumun tipik bir örneğidir.

Bu, bireylerin kendi çıkarlarına hareket etmeleri ve bir şeyi ‘kamusal alan’ olarak algılamaları durumunda, kaynağın aşırı kullanımı ve kötüye kullanılmasına yol açan bir durumdur.

Çevrenizde “Kendi malın olsa böyle hor kullanmazdın” şeklinde ifadeler duymuş olabilirsiniz. Bu konuda verilebilecek en iyi örneklerden biri tuvaletlerdir. Ne yazık ki, ortak kullanıma açık tuvaletler, evlerimizde kullandığımız tuvaletlere nazaran oldukça kirli olmaktadır.

Kamusal Mülkiyet Trajedisi Nedir?

Akan bir nehrin kenarında dahi olsanız suyu israf etmeyiniz.

Hz. Muhammed

Kamusal mülkiyet trajedisi (İngilizce: Tragedy of the commons), ortak mülkiyetin aşırı kullanımı sonucu doğal kaynakların tükenmesi sorununu anlatan bir konsepttir.

Birçok insanın ortaklaşa sahip olduğu bir kaynağı kullanmaya çalıştığında, her bireyin kendi çıkarları doğrultusunda maksimum düzeyde faydalanmaya çalışacağını ve bu durumun sonucunda ortak kaynağın aşırı kullanılacağı ve hızla tükeneceği ifade edilir. Bu konsept genellikle doğal kaynakların korunması, çevre politikaları ve sürdürülebilirlik konularında referans alınır.

Örneğin, balıkçılar topluluğunu düşünün. Her bir balıkçının kendisi için en fazla balığı yakalamak isteyeceğini varsayarsak, sonuç olarak denizdeki balık stokları hızla tükenirdi. Bu durum, kamusal mülkiyet trajedisinin tipik bir örneğidir.

Bireysel çıkarların, topluluk çıkarlarının ve sürdürülebilirlik prensiplerinin üzerinde tutulduğu durumlarda bu tür problemler ortaya çıkar. Bu tür sorunların çözümü genellikle kaynakların daha etkin yönetimi ve düzenlemelerin yapılmasıyla mümkün olmaktadır.

Garrett Hardin ve Ortak Mallar

Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.

Kızılderili Atasözü

1968 yılında Garrett Hardin tarafından yayınlanan The Tragedy of Commons (Ortak malların trajedisi) adlı makale, insanların herkesin kullanımına açık deniz, akarsu, göl gibi kamusal mallarda yakın gelecekte elde edecekleri menfaatlerine yönelik davranışlar geliştirdiklerini anlatır.

Hardin’e göre, insanlar kamusal mallar üzerinden ücret ödememelerinin verdiği rahatlıkla kendi kazançlarını arttırmak isterler. Bu süreçte, aynı durumda olan diğer insanları ise rakip olarak görürler. Kendi paylarını maksimize etmek adına mevcut kaynağı diğerlerinden önce mümkün olduğunca fazla tüketmeye çalışırlar.

Onlara göre tüketilmeyen her kaynak, rakiplerince tüketilecektir. Onlara bırakmamak adına tabiri caizse kaynağı yağmalamaya başlayacaklardır. Kırık cam teorisinin bahsettiği üzere, sistem tarafından önüne geçilmeyen bu davranışlar, artan düzensizlikle beraber sistemi işlemez hale getirecektir.

Bu nedenle, ortak maldan yararlanan herkes, bir şekilde rekabet içindedir. Rakipler birbirlerinin tüketimlerini arttırdıklarını fark ettikleri anda, kendileri de benzer şekilde davranarak tüketimlerini artırmaya çalışırlar. Sonuç olarak, bu davranış biçimi sürekli olarak artan bir döngüyle devam eder ve zaten sınırlı olan kaynaklar hızla tükenmeye başlar.

Fark edeceğiniz üzere, bu durum sürdürülebilirlikten oldukça uzak olduğu için, ortak bir kaynaktan fayda sağlayan bireyler, uzun vadede aç gözlü seçimlerinin sonuçlarıyla yüzleşirler. Dahası, kısa vadede avantaj sağladığına inanan kurnaz grup üyeleri, sadece kendi geleceklerini tehlikeye atmakla kalmaz, aynı zamanda gelecek nesillerin de etkilenebileceği önemli sorunlar bırakırlar.

Durumu izah etmek adına bir düşünce deneyi yapalım. 10 tane çiftçinin kullanabileceği bir mera hayal edelim. İçlerinden fazlasını isteyen bir çiftçi, kazancını en üst düzeye çıkarmak amacıyla meraya bir hayvanını daha gönderse, bir süre sonra diğer çiftçiler de benzer şekilde mümkün olduğu kadar çok hayvanını otlatmak için meraya göndermek isteyeceklerdir. Her bir çiftçi tabiri caizse, “Onun canı can da benimki, patlıcan mı?” diyerek hareket edecek ve meraya mümkün olduğunca çok hayvanını otlatmaya çalışacaktır.

Bu durum, kaynağın hoyratça tüketilmesine sebep olduğu gibi, zamanla çiftçilerin normalde elde edecekleri kaynağı bile alamamalarına neden olacaktır.

Çünkü fazladan bir hayvanın dezavantajını, hatta otlatmak için fazladan hayvanını gönderen çiftçi de dahil olmak üzere herkes birlikte taşır. Ardından bir hayvan daha, bir tane daha derken diğer çiftçiler de benzer davranışa başlayacak ve durum yemyeşil mera tamamen tükenene kadar katlanarak devam edecektir.

Belirtmek gerekir ki, meraya fazladan bir inek daha yollayan çiftçi canavar ruhlu bir insan değildir. Trajedi, benzer davranışı yapan grup üyelerinin belli bir yüzdeye ulaşması durumunda yaşanmaktadır. Benzer davranışın gruptaki diğer bireylere yayılması ve sistemlerin yenilenme kapasitesinin aşılmasıyla beraber yıkıcı etkiler ortaya çıkmaktadır.

Kamusal Mülkiyet Trajedisi Nasıl Önlenir?

İnsanın nasıl yaşadığı ile nasıl yaşaması gerektiği arasında o kadar büyük bir fark vardır ki ne yapılması gerektiğini düşünürken ne yapıldığını göz ardı edenler kurtuluştan ziyade mahvolmayı öğrenir, çünkü daima iyi olmak isteyen bir insanın iyi olmayan bu kadar çok insan arasında mahvolması kaçınılmazdır.

Prens , Niccolo Machiavelli

Kamusal mülkiyet trajedisinin önlenmesi, genellikle etkin düzenlemeler ve kaynakların yönetimi ile mümkündür. Bu stratejilerden bazıları aşağıda verilmiştir:

Düzenlemeler ve yasalar: Doğal kaynakların aşırı kullanımını önlemek için yasalar ve düzenlemeler getirilebilir. Örneğin, balıkçılıkta belirli bir sezon veya limit belirlenebilir.

Özel mülkiyet: Kamusal mülkiyet trajedisini önlemenin bir yolu, kaynakları özel mülkiyete dönüştürmektir. Bu, bireylerin veya şirketlerin kendi kaynaklarını yönetmelerine ve korumalarına olanak sağlar.

Kamusal yönetim: Kamusal mülkiyet trajedisini önlemek için devletin veya bir kamu kuruluşunun kaynakları yönetmesi de bir seçenek olabilir.

Topluluk yönetimi: Bazen yerel topluluklar, kaynakların etkin bir şekilde yönetilmesini sağlayabilir. Bu, özellikle yerel toplulukların kaynakları çok iyi anladığı ve bu kaynaklara saygı gösterdiği durumlarda geçerlidir.

Eğitim ve bilinçlendirme: İnsanlara kamusal mülkiyet trajedisi hakkında bilgi vermek ve onları bilinçlendirmek, bu tür sorunları önlemeye yardımcı olabilir. İnsanlar, eylemlerinin sonuçları hakkında daha fazla bilgiye sahip olduklarında, genellikle daha sorumlu kararlar verirler.

Kamusal mülkiyet trajedisini önlemek için kullanılabilecek yöntemler vardır. Ancak bunun eğitim, bilgilendirme, tanıtım kampanyaları ve sosyal duygulara hitap etme gibi yöntemlerle ortadan kaldırılabileceğini düşünmek, uzun vadede etkili olmayacaktır. Papalık, şeyh fetvaları veya pop yıldızlarının öğütleri gibi faktörlerin bu sorunu çözeceğini düşünmek de gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır.

Kamusal mülkiyet sorununu gerçekten çözmek isteyenler için önünde iki seçenek bulunmaktadır:

  1. Özelleştirme
  2. İşletme

Genel olarak, iki kavramı şu şekilde uygulamaya koyabiliriz: Ozon tabakası, denizler, uyduların yörüngeleri gibi özelleştirilmesi zor olan şeylerin işletilmesi, diğer şeylerin ise özelleştirilmesi faydalı olabilir.

Daha açık bir şekilde ifade edersek, yeşil meralar belirli kurallara göre birilerine teslim edilir veya meralara giriş düzenlenir. Hardin’e göre, diğer her türlü çözüm önerisi yıkıma sebep olur. Kendisine göre bu davranışın nedenleri olarak iki şey göze çarpmaktadır:

  • İlk olarak, yakın tarihi saymazsak bütün insanlık tarihi boyunca sınırsız kaynaklar kullanımımıza açıktı.
  • İkinci olarak, on bin yıl öncesine kadar küçük gruplar halinde yaşıyorduk. İnsanlar birbirlerini tanırlardı. Biri kendi çıkarlarını gözetip topluluğu kullandığında, bu hemen fark edilir, intikam alınır ve çeşitli cezalara tabi tutulurdu. Bu cezalardan bir kısmı küçük gruplarda bugün bile işe yarar. Ancak bu yaptırımların çoğu anonim bir toplulukta işe yaramaz.

Kamusal mülkiyet trajedisi, topluluklar ve bireyler arasında dengeyi sağlama ihtiyacını vurgular; bireysel çıkarlar ile toplumun genel çıkarları arasında bir denge kurmak, sürdürülebilir bir geleceği garanti etmek için kritiktir.

Yasalar, eğitim, özel mülkiyet, kamusal yönetim ve topluluk yönetimi gibi çözümler, bu dengeyi sağlamada ve kamusal mülkiyet trajedisinin önlenmesinde yardımcı olabilir. Ancak her şeyden önce, hepimizin kendi eylemlerimizin toplum üzerindeki etkisini anlaması ve sorumlu bir şekilde hareket etmesi gerekmektedir.

Kaynak:
➡️ Hardin, Garrett: “The Tragedy of the Commons”, Science 162, 1968, S. 1243– 1248.
➡️ Hardin, Garrett; Baden, John: Managing the Commons, San Francisco, 1977.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu